Bernhard'ın uslubu çok farklı. Keskin, özgün, sıradışı ve kimine göre şahane kimine göre antipatik.
Üslubunda en çok göze çarpan özellikler şunlar:
-Sayıklar gibi yazar
- -miş'li geçmiş zamani sık kullanır,
-devletten, siyasetçilerden, aile kurumundan, öğretmenlerden, doktorlardan, avukatlardan, hakimlerden, memleketi Avusturya'dan, Viyana'dan, Avusturyalılardan, genel olarak insanlardan nefret eder. Hemen her kitabinda bunlardan en az üçünü yerin dibine sokar.
-Bir şeyden nefret ettiğini arka arkaya üç kez cümlenin öznesini nesnesini değiştirerek tekrarlar ama garip kaçmaz, anlam kuvvetlenir.
-Cümleleri azarlar gibi, tükürür gibi duyulur.
-Resim, müzik sanatlarında kendine özgü fikirleri vardır, yazısına yansır. Felsefi bilgisi iyidir, yazısına yansır
-Çoğunlukla paragraf yapmaz, yazı öylece akar.
Eski Ustalar, Bitik Adam bana göre en kolay okunan kitaplarıdır ve Bernhard'ın tarzını yansıtırlar.
Sarsıntı kitabına gelirsek, iki bölümden oluşuyor. Ilkinde Avusturya'da bir kasaba doktoruyla oğlunun hastaları ziyaret sırasında yaptığı insana ve sisteme dair gözlemler anlatılıyor. Elbette Bernhard'ın keskin saptama ve eleştirileri seslendiriliyor aslında. Ikinci bölümde ise doktorun hastası, bölgede tanınan, sayılan, zengin bir prensin ağzından insanların riyakarlığı, değerler, sistem, aile kurumun çürümüşlüğü, hayatın anlamsızlığı, insanın değersizliği ve Bernhard'ın nefret ettiği tüm kurumlara dair olumsuz düşünceler yansıtılıyor.
Bernhard'ın dili neredeyse sansürsüz, nezaket süzgeci olmadan yaptığı eleştiriler tokat gibi. Bu tarzın hastasıyım.