Durum bu...
Herkesin bir meydan okuma tarzı varsa hayata, Ben de yazarak meydan okuyorum. Üstüme üstüme geliyor ya hayat bazen, Güç veriyor yazmak bana, ayakta tutuyor beni... "Nasılsın? " diye sormuştun, Nasılım ben sahi...? Ruhum dağıldı galiba benim. Bazen debisini kaybetmiş telaşlı bir nehire benzetiyorum kendimi. Soğur ya nehirler aktıkça, ya soğursam çırpındıkça... Soğursa bir yürek, sevemez biliyorsun. En çok da bu üzüyor beni...
Birhan Eroğlu
Birhan Eroğlu
(tarihsiz) Sevgili Aliye, Sana İstanbul Hapishanesi’nden 30 Mayıs tarihinde bir mektup göndermiştim. Bu mektuba on günden fazla bir müddet cevap alamayınca çok merak ettim ve Mehmet Ali Cimcoz vasıtasıyla Erol’a telefon ettirdim. Sıhhatte olduğunuzu, fakat mektubumu almadığınızı öğrendim. Acele mektup bekliyorum. Filiz’in karne vaziyetini,
Reklam
8. XII. 1947 Gönderdiğim Almanca kitapları kütüphaneye koy. Sırça Köşk’ü beğenip beğenmediğini de Mehmet Aliler’e yaz. S. Ali Sevgili Aliye, Ben tekrar İstanbul’dayım. Hiç olmazsa bir hafta kadar hapis yatmadan bu işi temizleyemeyeceğiz. Çünkü beni tevkif etmeden mahkeme gününü tespit etmiyorlar. Herkes beraat edeceğimi muhakkak
Ne masum soru değil mi: "Nasılsın?" Hah! Sen öyle karşımda süzül, benim ruhum kasılsın.
Sayfa 161
Oysa nasıl da özledimdi o sular gibi sesini senin. Oysa diyecektim ki; Nasılsın iki gözüm, Nasılsın ruhum benim?
"Oysa nasıl da özledimdi o sular gibi sesini senin. Oysa diyecektim ki; Nasılsın iki gözüm,  Nasılsın ruhum benim?"
Geri118
190 öğeden 181 ile 190 arasındakiler gösteriliyor.