"Tek çıkar yol, insan yargısı için bir çıkış yolu bulunmayan yerdedir," der. "Böyle olmasa, Tanrı'yı ne yapacaktık? Kişi ancak olanaksızı elde etmek için Tanrı'ya yönelir. Olabilene gelince, insanlar yeter onu bulmaya."
Kimi gerçekleri benimsedikten sonra onlardan bir daha kopamaz insan. Ödemek de gerekir biraz. Uyumsuzun bilincine varmış kişi ayrılmamasıya bağlanmıştır ona. Umutsuz ve umutsuzluğunun bilincine varmış kişi geleceğin değildir artık.
İnsan eskiden beri metafizik bir kavram olan adalete inanır ama anlaşılan o ki evrende adalet diye bir şey yoktur. Haktan, adaletten anlamayan, doğada bir kara leke gibi duran, gaddar, insafsız, düzenbaz bir vahşi olan o adam neden hayatta kalmıştı?
Bazı şeyleri sağduyu belirler. Bir gömleğin düğmelerini öne dikmek mantık işidir, çünkü bunları yandan iliklemek çok zor, arkadan iliklemek ise imkânsızdır.Oysa bazı şeyler vardır ki, sırf insanların çoğunluğu öyle olmaları gerektiğine inandığı için yerleşir, normlaşırlar.
Ne acıdır ki Allah, Yehova, Tanrı -ona ne ad verdiğiniz önemli değil- günümüzde yaşamıyordu, çünkü yaşıyor olsaydı bizler hâlâ cennette olurduk. O ise, ön kararlar, son kararlar, yargıtay, danıştay, içtihat, müdafaa, temyiz, tashih karar derken, gırtlağına kadar hukukla boğuşuyor olurdu Adem ile Havva'yı cennetten kovuşunu haklı göstermek için. Ne de olsa yasalarda yazılı olmayan keyfi bir kuralı çiğnemişti onlar: İyi ile Kötü'yü ayırt eden Bilgi Ağacı'nın meyvesini yemeyeceksin.
Peki bu meyvenin tadılmasını istemiyordu da neden söz konusu ağacı cennetin duvarları dışında bırakacağına tam ortasına dikmişti?
Eskiden olduğu kişi gibi olmak istiyordu yeniden: İronik tepkiler verebilen, hepsinden üstün olduğunu bildiği için bu gibilerin aşağılamalarına aldırmazlıkla davranabilen biri olmak istiyordu.
"Suçlu yüreğiniz iyi midir?"
"Hayır, " dedim ona.
...
Yine de duraksayarak, yeniden konuşmaya başladı:
"İnsan zevk için kötü olmaz."
"Neden olmasın?" diye karşılık verdim.
Her şey bitti artık, tamamen bitti. Müdürün ziyaretinin yarattığı o korkunç heyecandan sıyrıldım. Ancak şunu söylemeliyim ki umudum vardı hâlâ. Şimdi ise, Tanrı'ya şükür, umudum kalmadı artık.