88 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
MCEWAN İYİ ADAM :)
Muazzam bir politik hiciv. "Tersincilik" akımına yabancı değiliz. FAİZ SEBEP ENFLASYON NETİCE.... Günün sonunda bu diskur bilim dünyasına açık bir meydan okumaydı. Döviz And Dağları'na çıktı. Enflasyon canavarı hepimizi yuttu. Bir ezber cümle olarak enflasyon ahlakı bozar. Aralarında negatif korelasyon var. Kendimizi, vatanımızı tanıyamaz hale geldik. Fırsatçılar, stokçular... Peki neden böyle bir ekonomi anlayışı benimsendi? Nas var nas...Açacak olursak Sayın Devlet Büyüklerimiz ekonomiyi dini vecibelere uygun yönetmek istedi. Faiz haramdı ve bilinçli bir biçimde düşürüldü. Yine aynı anlayış iktidarda ama her ay MB bilmem kaç baz puan faiz artışına gidiyor. Bu çelişkiler yumağının sebebi ne? Biz bozduk, biz yaparız (!) Ekonomik tahribat çok büyük. Sermayeye gelmesi gereken ek vergilerin halka gelmesi de çok TERSİNE bir iş değil mi :) Meseleyi en temelden alırsak bu ekonomik tahribatı yaratanların ödüllendirilmesi de çok TERSİNE. Kitabın başında da belirtildiği gibi hamamböceği metaforu üzerinden "popülist iktidarlar" eleştiriliyor. Dini ve milli hassasiyetleri sömüren, bu hassasiyetler üzerine siyaset inşaa eden tüm iktidar sahipleri taşlanıyor. Halka öpücükler yollanıyor, sırtı sıvazlanıyor ama halkın menfaati asla korunmuyor, talepleri dikkate alınmıyor. Mcewan ustaya saygı duruşunda bulunmayı da ihmal etmiyor. Kafka'nın Dönüşüm romanında olduğu gibi bu romanda da bir "metamorfoz" var. Aynı zamanda Kafka'nın Dava romanı otoriter rejimlere, bürokratik hantallığa dönük bir karamizah. Açık bir Kafka etkisi Dava romanı üzerinden de takip edilebilir. m.youtube.com/watch?v=RxlWnRB...
Hamamböceği
HamamböceğiIan McEwan · Yapı Kredi Yayınları · 2020233 okunma
Kendini, kendinin dostu olarak görmek hiç de fena değil! Kendimizi bir dost gibi hayal edersek, iyi biri olmayı düşleriz, kendimize güveniriz, kendimizden memnun olmak için ne gerekiyorsa yaparız. Adına “öz sevgi” diyebileceğimiz, başkalarına hiç benzemeyen bir dostluk hikâyesine başlarız. Bu hikâye çok güzel olduğundan, başka ları da gelip ona katılmak ister. O birazcık da onların hikâyesi olsun isterler; kendi yaşamlarını bizimkiyle birlikte örmek isterler. Kendimizi sevmek her zaman kolay değildir, çaba ister; ama buna değer. Başardığımızda, artık sevilmeye de hazır oluruz, dostluğu ve arkadaşlığı kendimize çekeriz.
Sayfa 38 - Günışığı Kitaplığı
Reklam
kendini sevmek
“Birlikte bir sürü şey yapmayı planladığım birini tanıyorum. Güvendiğim, ilginç bulduğum, üstelik oldukça çekici biri, kimi zaman can sıkıcı, katlanılması her zaman kolay olmayan, ama bana her zaman güvenebilebilecek biri.“ “Söylesene, kim bu kişi? Benimle tanıştıracak mısın?” Elbette, herkes bu kişiyi tanımak ister, herkes onunla arkadaş olmak ister, böyle biri insanı heveslendirir! “Evet, hemen tanıştırayım. Tam karşında. O kişi benim!” Kendini, kendinin dostu olarak görmek hiç de fena değil! Kendimizi bir dost gibi hayal edersek, iyi biri olmayı düşleriz, kendimize güveniriz, kendimizden memnun olmak için ne gerekiyorsa yaparız. Adına “öz sevgi” diyebileceğimiz, başkalarına hiç benzemeyen bir dostluk hikâyesine başlarız. Bu hikâye çok güzel olduğundan, başka ları da gelip ona katılmak ister. O birazcık da onların hikâyesi olsun isterler; kendi yaşamlarını bizimkiyle birlikte örmek isterler. Kendimizi sevmek her zaman kolay değildir, çaba ister; ama buna değer. Başardığımızda, artık sevilmeye de hazır oluruz, dostluğu ve arkadaşlığı kendimize çekeriz.
Sayfa 38 - Günışığı Kitaplığı
Devlet’i Kim, Nerede, Ne Zaman, Nasıl Yazdı?- 1
Devlet’i Kim, Nerede, Ne Zaman, Nasıl Yazdı? Sokrates, hiç şüphesiz, Platon’dan çok daha yaratıcı, daha erkek bir kafaydı. Kalıpları kıran, buzları eriten, herkesin alışık olduğu düşünüşten başka türlüsünü getiren herhalde Sokrates’ti. Bu filozof üstüne bildiklerimiz o zaman için az sayılmaz. Ama onları hiç bilmesek bile, Platon gibi değerli
Yarın Terviye günü oruç tutsak çok iyi olur ama bu sıcaklarda ne yaparız bilmem 🥵🫠
Ben bir günahkarım, dedi Shug. Çünkü dünyaya gelmişim bir kere. İnkar etmiyorum. Ama şu hayatta başımıza neler geleceğini anladıktan sonra başka ne olabilirsin ki? Günahkarlar hayatın keyfini daha iyi sürer, dedim. Neden biliyor musun, diye sordu. Tanrı’yı kendinize dert etmezsiniz çünkü, dedim. Hayır, dedi. Ondan değil. Biz de Tanrı’yı çok dert ederiz. Ama bir kez Tanrı’nın bizi sevdiğini hissettik mi gönlümüze göre yaşayarak onu memnun etmek için elimizden geleni yaparız. Sen şimdi bana Tanrı’nın seni sevdiğini mi söylüyorsun? Hem de onun için hiçbir şey yapmadığın halde. Yani kiliseye gitmediğin , koroya katılmadığın, papaza yemek götürmediğin ve bunun gibi şeyler yapmadığın halde? Eğer Tanrı beni seviyorsa, Celie, bunların hiçbirini yapmama gerek yok ki. İstemiyorsam yapmam. Tanrı’nın hoşuna gideceğini düşündüğüm bir sürü şey var yapabileceğim. Ne gibi, diye sordum. Mesela, dedi. Sırtüstü uzanıp her şeye hayran olmak gibi. Mutlu olmak. Güzel vakit geçirmek gibi. İşte bu bana tam kafirlik gibi geldi. Doğruyu söyle Celie, dedi, Tanrı’yı kilisede bulduğun oldu mu hiç? Ben hiç bulamadım. Tanrı’nın ortaya çıkmasını ümit eden birtakım insanlar buldum yalnızca. Kilisede varlığını hissettiğim tek Tanrı yanımda getirdiğim Tanrı’ydı. Bence diğer herkes de öyle yapıyordu. Kiliseye Tanrı’yı paylaşmaya geliyorlar, bulmaya değil.
Sayfa 198
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.