Aynı beni anlatıyor :(
Şaka şaka. Michael Connelly' nin Bosch serisinden okuduğum her kitap beni fazlasıyla heyecanlandırıyor ve mutlu ediyor. Hatta o kadar mutlu oluyorum ki dayanamayıp instagramda paylaşıyorum. Boru değil bu mutluluk sonuçta. Başkalarına gösteremedikten sonra mutlu olmanın nesi mutluluk ki değil mi gençler? Neyse...
Michael
Albert Camus'nün Yabancı'sında hayran olduğum Meursault karakterine benzer düşüncelere sahip bir adam C. ve bir varoluş sorgusu/sorunu var kitapta; ne var ki Meursault'nun o düşüncelerinin nasıl şekillendiğini bilmiyoruz ve dahası Meursault'nun bir kavgası yok hayatla ya da kendisiyle, C. ise hem kendisiyle hem de hayatla kavgalı bir adam. Issız
Evrenin merkezindeki konumumuzdan vazgeçmemiz yönündeki diğer birçok fikir, kısmen benzer nedenlerden ötürü dirençle karşılaştı. Bizler yaptıklarımızda değil de, doğuştan, yani sırf insan olduğumuz ve Dünya'da doğduğumuz için hak ettiğimiz ayrıcalıklar istiyoruz sanki. Buna antroposentrik -"insan merkezli-" bir kibir diyebiliriz.
Bu kibir, bizlerin Tanrının imajında yaratılmış olduğumuz anlayışıyla zirveye yaklaşır: Tüm Evrenin Yaratıcısı ve Hakimi tıpkı bana benziyor. Bana, ne tesadüf! Ne kadar münasip ve tatmin edici! MÖ 6.yüzyılda Yunan düşünür Xenophanes bu bakıştaki kendini beğenmişliği fark etmişti: " Etiyopyalılar tanrılarını siyah ve küçük burunlu yapar; Trakyalılarsa kendilerininkinin mavi gözlü ve kırmızı saçlı olduğunu söyler... evet ve öküzlerin ve atların yahut aslanların elleri olsaydı, elleriyle resim yapabilselerdi, insanlar gibi sanat eserleri üretebilselerdi, atlar tanrılarının biçimini at gibi, öküzler öküz gibi çizerdi..."
*İncelemem ipucu içermemektedir. İpucu sanılabilecek detaylar kitabın başlangıç sayfalarında okuyucuya zaten verilmiş olan bilgilerdir.
Öncelikle Sevgili Orhan Pamuk'un, sadece bu kitabı için bile olsa, aldığı Nobel'i her zerresine kadar hakettiğini düşündüğümü söyleyerek, kitap hakkında birkaç satır karalamak isterim.
Sessiz Ev, Orhan Pamuk'un