(Hâşiye)
Eğer desen: "Sen necisin, bu meşâhire karşı meydâna çıkıyorsun? Sen, bir sinek gibi olup da kartalların uçmalarına karışıyorsun?"
Ben de derim ki: "Kur'ân gibi bir üstad-ı ezeliyem varken, dalâlet-âlûd felsefenin ve evhâm-âlûd aklın şâkirdleri olan o kartallara, hakikat ve mârifet yolunda, sinek kanadı kadar da kıymet vermeğe mecbur değilim. Ben onlardan ne kadar aşağı isem, onların üstadı dahi benim üstadımdan bin defa daha aşağıdır. Üstadımın himmetiyle, onları garkeden madde, ayağımı da ıslatamadı. Evet, büyük bir pâdişahın, onun kanununu ve evâmirini hâmil küçük bir neferi, küçük bir şahın büyük bir müşîrinden daha büyük işler görebilir..."
Filmci 🍿
Kitapçı 📚
Dizici 📽
1Kcı 📖
Dinlenmeci 🛌
Şarkıcı 🎶
Telefoncu 📱
Hobi söz yazarı 📑
BEN: 📖, 🎶, 📽️ ve 📑
Dizi=Lucıfer, The 100
TV dizisi=Kırmızı Oda, Mucize Doktor
Şarkıcı=Ozbi, şanışer, Müslüm (BABA)
1Kcı=yorum yapmak
🤗🤗🤗
▪Necisin?
▪Nereden geliyorsun?
▪Nereye gidiyorsun?
Elcevap:
Dünya bir misafirhanedir. İnsan ise onda az duracaktır ve vazifesi çok bir misafirdir ve kısa bir ömürde hayat-ı ebediyeye lâzım olan levazımatı tedarik etmekle mükelleftir.
Görüşlerimiz farklı olabilir; düşüncelerimiz, inancımız, ırkımız da. İnsanız hepsinden öte. Bir felakette bunların hepsini geride bırakıp ne’cisin , kimsin ? diye sormadan birlik olup acımızı paylaşıyoruz , kenetlenip bir oluyoruz büyük bir dayanışma içine giriyoruz hiç tanımadığımız bilmediğimiz insanların yardımına koşuyoruz yalnız olmadıklarını gösteriyoruz çünkü insan olmak bunu gerektiriyor. Peki soruyorum şimdi ille bir felaket mi olmalı bunun için? Neden her şey güllük gülistanlıkken bunu beceremiyoruz? Sen şu’cusun , sen bu’cusun deyip birbirimiz yiyeyerek insanlığımızı unutuyoruz? Birbirimizden çalıyoruz ,haklarımızı gasp ediyoruz ,üç kuruş fazla kazanacağız diye yaptığımız işlerden çalıyoruz , insan hayatını hiçe sayıyoruz , yaptığımız işlerin hakkını vermiyoruz?
Yıllarca çalışıp başımızı sokacağımız bir evimiz olsun diye didinip durduk ama şimdi o evlerin hepsi mezarımız oldu ne için aç gözlülüğümüzü doyumsuzluğumuzu tatmin etmek için doydunuz mu şimdi vicdanınız rahat mı? Umarım bu yaşadığımızı unutmayız da şu an olduğu gibi bu dayanışma bu birlik beraberlik sonsuza dek devam eder. Zor günde el ele verdiğimiz gibi o zor günlere gelmeden iyi insan olabilmek ümidiyle.
Necisin? Şuncu buncu... Nietzscheci, Heideggerci, Aristotelesçi, Kantçı, Marksist, Descartesçı falan filan. Düşüncenin altından kalkamayınca genellikle onu kalıplarak sokarak halletmeye, yenmeye çalışırız. En kolayı budur. Hep bir mürid programıyla çalışırız. Düşüncenin altına girip tartmak yerine düşünceyi çekmecelere yerleştiririz. Sonra üzerine
Eğer istersen gel, Asr-ı Saadete, Cezîretü'l-Araba gideriz. Hayalen olsun onu vazife başında görüp ziyâret ederiz. İşte bak:
Hüsn-ü sîret ve cemâl-i sûret ile mümtaz bir zâtı görüyoruz ki, elinde mu'ciznümâ bir kitap, lisânında hakâikâşinâ bir hitâb, bütün benîâdem'e, belki cin ve inse ve meleğe, belki bütün mevcudâta karşı bir hutbe-i ezeliyeyi tebliğ ediyor.
Sırr-ı hilkat-i âlem olan muammâ-i acîbânesini hall ve şerh edip ve sırr-ı kâinat olan tılsım-ı muğlâkını feth ve keşfederek, bütün mevcudâttan sorulan, bütün ukûlü hayret içinde meşgul eden üç müşkül ve müthiş suâl-i azîm olan "Necisin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun?" suâllerine muknî, makbul cevap verir.
Eğer istersen gel Asr-ı Saadet’e, Ceziret-ül Arab’a gideriz. Hayalen olsun onu vazife başında görüp ziyaret ederiz. İşte bak: Hüsn-ü sîret ve cemal-i suret ile mümtaz bir zâtı görüyoruz ki; elinde mu’ciznüma bir kitab, lisanında hakaik-aşina bir hitab, bütün benî-Âdeme, belki cin ve inse ve meleğe, belki bütün mevcudata karşı bir hutbe-i ezeliyeyi tebliğ ediyor. Sırr-ı hilkat-i âlem olan muamma-i acibanesini hall ve şerh edip ve sırr-ı kâinat olan tılsım-ı muğlakını fetih ve keşfederek, bütün mevcudattan sorulan, bütün ukûlü hayret içinde meşgul eden üç müşkil ve müdhiş sual-i azîm olan “Necisin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun?” suallerine mukni, makbul cevab verir.