Hiç aşık oldunuz mu? Korkunç bir şey, öyle değil mi? İnsanı çok kırılgan yapıyor. Göğsünüzü ve kalbinizi açıyor ve birinin içeri girip sizi mahvetmesine izin veriyor. Hiçbir şeyin sizi yaralayamaması için bütün savunma mekanizmalarını inşa edip, zırhınızı kuşanıyorsunuz, sonra aptal bir insan, diğer aptallardan bir farkı olmayan aptal bir insan hayatınıza giriyor… Onlara kendinizden bir parça veriyorsunuz. Halbuki bunu istememişlerdi. Bir gün sizi öpmek ya da size gülümsemek gibi ahmakça bir şey yaptılar ve sonrasında hayatınız artık sizin olmaktan çıktı. Aşk rehin alır. İçinize girer. Sizi içerden kemirir ve sonuçta karanlıkta ağlamanıza neden olur. “Belki de sadece arkadaş olmalıyız” gibi basit bir ifade kalbinize saplanan bir cam parçasına dönüşür. Acı verir. Sadece hayalinizde değil. Sadece zihninizde değil. Ruhunuzu acıtan, içinize girip sizi parçalayan gerçek bir acıdır bu. Aşktan nefret ediyorum.
"Bir gönlün var mı, mesele bu
Şeytan aşkı olmadığından şeytan."
Süleyman Çobanoğlu
"Çünkü âşık insanın elinden, dilinden kimseye zarar gelmez; ruhuna üflenmiş o kutlu sevginin etkisiyle yeni bir mana inşasına koyulur."
– ‘Yüreğim kanıyor.., ama, heyhat! Bu yaraya bir merhem yok!’
+ Hafız’ın (şiiri).
– Hayır. Bu (şiir) Seyyid Yahya’nın. Her üzüldüğünde bunu okuyor.
+ Ben de her üzüntülü anımda bir şiir okuyorum:
“Ey, Aşk..! Ateşdir senin nesebin..;
Niteliğin dumandır, kaynağın ise rüzgar..
Su, tufâna dönüştü.. Toprak da küle..;
Senin kokunla ateş rüzgara
Kitap Yorumu//İngiliz Kalbi-Helena Halme
.
Finlandiya, 1980. Kaisa, risk alan biri olmamıştı hiç. Mezuniyetinin ardından okul ücretini ödeyen ve başının üstünde bir çatı olmasını sağlayan güvenilir ve kendinden büyük bir adamla evlenmeyi planlıyordu. Ancak İngiliz Büyükelçiliği’ndeki bir parti davetini kabul ettiğinde
''Eski sevgililerimiz ayrıldıktan bir süre sonra hayatımıza geri döner. Hiç düşündünüz mü? Ona ihtiyacımız varken yanımızda olmayan o kişi, kendimizi toparlayıp hayatımızı düzene soktuğumuzda neden yeniden beliriverir? Psikoloji buna şöyle cevap arar: O kişi bizim için değil çoğu kez kendi egosu için geri dönmüştür. Ego onun beklentileriyle uyuşan
Eski sevgililerimiz ayrıldıktan bir süre sonra hayatımıza geri döner. Hiç düşündünüz mü? Ona ihtiyacımız varken yanımızda olmayan o kişi, kendimizi toparlayıp hayatımızı düzene soktuğumuzda neden yeniden beliriverir? Psikoloji buna şöyle cevap verir: O kişi bizim için değil çoğu kez kendi egosu için geri dönmüştür. Ego onun beklentileriyle
Bilimkurgunun imkânlarını kullanarak evrenden ve insandan bahsetme sırası yerli yazarlara geldi. 2011-2015 yılları arasında, Türkiye Bilişim Derneği Bilimkurgu Öykü Yarışmaları'nda dereceye giren öykülere merhaba diyin. Varoluş, toplum, insanoğlunun geleceği ya da sadece bir olasılığın yaratabileceği ruh halleri olsun, bu memleketin
Eski sevgililerimiz ayrıldıktan bir süre sonra hayatımıza geri döner. Hiç düşündünüz mü? Ona ihtiyacımız varken yanımızda olmayan o kişi, kendimizi toparlayıp hayatımızı düzene soktuğumuzda neden yeniden beliriverir? Psikoloji buna şöyle cevap verir: O kişi bizim için değil!
Çoğu kez kendi egosu için geri dönmüştür. Ego onun beklentileriyle uyuşan
.
Hiç aşık oldun mu ? Korkunç değil mi ? Bu seni çok savunmasız yapıyor. Göğsünüzü açar ve kalbinizi açar ve birinin içine girip sizi alt üst edebileceği anlamına gelir.
Tüm bu savunmaları geliştiriyorsunuz, bir zırh takımı oluşturuyorsunuz, böylece hiçbir şey size zarar veremez, sonra aptal bir kişi, diğer aptallardan farksız, aptal hayatınıza girer. Onlardan bir parça verirsiniz. Bir gün seni öpmek ya da gülümsemek gibi aptalca bir şey yaptılar ve sonra hayatın artık sana ait değil. Aşk rehin alır. İçine girer. Sizi dışarıda yer ve karanlıkta ağlamanıza neden olur, o kadar basit ki 'belki sadece arkadaş olmalıyız' gibi bir cümle, kalbinize doğru ilerleyen bir cam kıymığa dönüşür.
Acıtıyor. Sadece hayal gücünde değil. Sadece akılda değil. Bu bir can acısı, içinize giren ve sizi parçalara ayıran gerçek bir acı.
...
Gilles Deleuze'ün söylediği gibi,Si vous etes pris dans le reve de l'autre,vouz etes foutu("Eğer birinin rüyasına hapsolduysanız boku yediniz!") ya da The Sandman 'in yazarı Neil Geiman'ın unutulmaz bir pasajda söylediği gibi:
Hiç aşık oldunuz mu? Korkunç bir şey , öyle değil mi? İnsanı çok kırılgan yapıyor. Göğsünüzü ve kalbinizi açıyor ve birinin içeri girip sizi mahvetmesine izin veriyor. Hiçbir şeyin sizi yaralayamaması için bütün savunma mekanizmalarını inşa edip, zırhınızı kuşanıyorsunuz , sonra aptal bir insan , diğer aptallardan bir farkı olmayan aptal bir insan hayatınıza giriyor... Onlara kendinizden bir parça veriyorsunuz. Halbuki bunu istememislerdi. Birgün sizi öpmek ya da size gülümsemek gibi ahmakça bir şey yaptılar ve sonrasında hayatınız sizin olmaktan çıktı. Aşk rehin alır. İçinize girer . Sizi içerden kemirir ve sonuçta karanlıkta ağlamanıza neden olur, "belki de sadece arkadaş olmalıyız "gibi basit bir ifade kalbinize saplanan bir cam parçasına dönüşür. Acı verir. Sadece hayalinizde değil. Sadece zihninizde değil. Ruhunuzu acıtan , içinize- girip-sizi-parçalayan gerçek bir acıdır bu. Aşktan nefret ediyorum.
Kocaman bir kedi gibi yatıyorum bazen gecenin içine.
Ilık bir karanlığın örttüğü evlerdeki ışıklar tek tek sönüyor.
Aniden bir ışık huzmesinden kanatları beyazlanarak bir kuş geçiyor.
Sonra sessizlik...
Hiç aşık oldunuz mu ?
Korkunç bir şey, öyle değil mi ?
İnsanı çok kırılgan yapıyor. Göğsünüzü ve kalbinizi açıyor ve birinin içeri girip sizi mahvetmesine izin veriyor. Hiçbir şeyin sizi yaralayamaması için bütün savunma mekanizmalarını inşa edip zırhınızı kuşanıyorsunuz.
Sonra aptal bir insan, diğer aptallardan bir farkı olmayan aptal bir insan hayatınıza giriyor. Onlara kendinizden bir parça veriyorsunuz. Halbuki bunu istememişlerdi. Bir gün sizi öpmek ya da size gülümsemek gibi ahmakça bir şey yaptılar ve sonrasında hayatınız artık sizin olmaktan çıktı.
Aşk rehin alır. İçinize girer. Sizi içerden kemirir ve sonuçta karanlıkta ağlamanıza neden olur. “Belki de sadece arkadaş olmalıyız" gibi basit bir ifade kalbinize saplanan bir cam parçasına dönüşür. Acı verir. Sadece hayalinizde değil. Sadece zihninizde değil. Ruhunuzu acıtan, içeri girip sizi parçalayan gerçek bir acıdır bu.
Aşktan nefret ediyorum !..