Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
MACKLEMORE'UN BESTELEDİĞİ HIND'S HALL ŞARKISININ SÖZLERİ Evet, insanlar, gitmeyecekler Barış istemenin ve Filistin'i elden çıkarmanın neresi tehditkâr? Sorun protestolar değil, neyi protesto ettikleri. Ülkemizin finanse ettiği şeylere ters düşüyor (Hey) Filistin özgür olana kadar barikatı engelleyin (Hey) Filistin özgür olana
Dinin Lüzumu
Dîn, fazîlet-i ahlâkiye dimek olduğından, ahlâksız bir millet yaşayamayacağı gibi dînsiz bir kavim de pâyidâr olamaz. Dînin gâyesi, cem'iyet-i beşeriyenin âhenk ve sa'âdet ve selâmetini te'mînden ibâretdir. İnsânlar fıtraten mahkûm-u ihtirâsât oldukları içün, onları temeyyülât-ı sefîleden, tecâvüzât-ı gayr-ı muhıkkadan alıkoyacak
Reklam
Bir ara Akasya Türkmen çalıştığım yere geldi ve ben onu arabasındayken tanıyamadım. Kapattığımız bir yere gelmişti. Uzaktan anlamadığım için kapalı olduğunu söylemiştim. Pencereden bakıp yönetime geldiğini belirtmişti. O zaman özür dilemeyi unutup tanıdıktan sonra açtım geçti. O gün bugündür fotoğrafını nerede görsem kadına ayıp ettim diye vicdan meselesi yaptım. Az evvel Instagram'da canlı yayınını gördüm ve durumu anlatıp kendisinden özür diledim ama oda olumlu karşılayıp "Ben oraya ilk defa gelmiştim. Gurbet ele gelmiş gibiydim. Kırk yer dolaştım yönetimi bulmak için. Sizde işinizi yapıyorsunuz. Estağfurullah" dedi. Ben bunca senedir güvenliğim bununla birlikte 30 yıldır İstanbul'da yaşıyorum böyle anlayışlı insanlar görmeye görmeye mutlu oldum. Başkasına yapsam ağzıma etmişti.
Yaşamaya Dair
1 Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işin gücün yaşamak olacak. Yaşamayı ciddiye alacaksın, yani o derecede, öylesine ki, mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, yahut
FİLİSTİN ÜSTÜNE Bir ülke ki, Gazze şehri cayır cayır yanıyor!Bombalanan her bir haneden insan eti kokuları yayılıyor.Duvarlar yıkılıyor, insanlar öldürülüyor, Gökyüzünün aydınlığı zapt ediliyor Gece gündüze hep karanlık rengini veriyor. Çocuklar çocuklar daha el kadar çocuklar, Daha ayakları üstüne duramadan Savaşın çocukları alnından
Şairler nerede? Ruhunu çıplak bırakanlar Hayallerinle oynayanlar Ayetlerde ilham arayanlar Kafiye arayan çılgın insanlar Bir mısradan sonra kaybolan o okşamalar nereye gidiyor? Şairler nereye gitti?
Reklam
Sizler, tüm umutları kesilmiş insanlarsınız! Sizler, dört duvar arasına mahkûm olmuş insanlarsınız! Sizler... sizler, dışarıda ve içeride hiçbir işe yaramaz, dünyaya yalnızca gün saymaya gelmiş zavallı insanlarsınız! İşte buraya bir silah koyuyorum, işte umutlarınız ve yaşamınızı kısıtlayacak, birinizi daha hayattan silebilecek gerçeklik; bunu
Dialog
Dialog Nasıl net gözlem yapa biliriz? Olanları bir birinden nasıl ayıra biliriz? Doğru,yanlış nasıl kolay anlarız? Nasıl nura ulaşıb yalnışdan arınırız? Derler insan çözülmez kutu bağlı. Açılmaz bu kutunun hiç bir zaman sırları.
Ben bulamadım diye yangın yeri dünya ve kimseler bilmiyor bunu, nerede bir zulüm varsa neticesini biliyor insanlar, sebebini değil. Sebep benim oysa. Benim bulamayışımdan, benim olamayışımdan, benim fark edemeyeşimden oluyor ne oluyorsa dünyada. Binlerce anlamsız ve bir o kadar gereksiz fotoğrafla zapt edilen zihnim, kirlenen kalbim, üzerindeki örtüyü kaldırıp bir türlü atamadığım zavallı ruhumla yeryüzündeki bütün ölümlerin ve zulümlerin sebebi, sadece benim. Sen kendini fark edebilseydin, olur muydu bunca şey?
Delilim Yok Kalbimden Başka
Delilim Yok Kalbimden Başka
Gök kubemizi 1923 te çaldılar… Harf İnkilabı isimiyle
Kendi Gökkubemiz Yahya Kemal Merhum'dan mülhem bir ifade. Biz Gökkubemizi nerede yitirdik, ne zaman yitirdik, nasıl yitirdik... …bunu buna başlayalım mı…? Bu soruyu sormak bile aslında, bu yolculuğun ilk adımlarından biri olmalı. Çünkü birçok insan Gökkubemizi kaybettiğimizin bile farkın da değil. Önce meseleyi doğru ortaya koymak lazım.
Reklam
MİHAİL BAKUNİN Devlet, artık kendini Monarşi değil, Cumhuriyet olarale ad landıracaktır; ama yine de Devlet -yani, o büyük, iflah olmaz ve korkunç çocuğu, halkı, gözetlernek ve yönetmek üzere becerikli küçük bir insan grubu tarafından, gerçek deha ve yetenek sahibi insanlar tarafından, resmen ve düzenli bir biçimde oluşturulmuş bir vesayet rejimi- devletliğini yapacaktır. Okulun profesörleri ve Devletin yetkilileri, kendilerini Cumhuriyetçiler olarak adlan dıracaklardır; ama bunlar yine vasiler, çobanlar olmaya devarn edeceklerdir; ve halk, ezelden beri ne idiyse o olarak, yani sürü olarak, kalacaktır. Bu arada koyun kırkıcılara da dikkat etmek ge rekecektir; çünkü nerede bir sürü varsa, orada, mecburen , görev leri o sürüyü kırkmak ve boğaziamak olan çobanlar da olacaktır. Bu sistemde halk, sürekli olarak, bir çömez, bir öğrenci ola rak kalacak ve kendisine ait olmayan düşüncelerin , istekterin ve nihayet çıkarların aracı olmaya devarn edecektir. Bu durum ile bizim özgürlük olarak adlandırdığımız -ve aslında tek gerçek özgürlük olan- durum arasındaki fark ancak uçurum sözcüğüy le tanımlanabilir. Bu durumda, eski baskı ve eski kölelik, yeni biçimler altında varlığını sürdürmeye devam eder. Ve köleliğin olduğu yerde, yalnızca sefaJet ve zulüm değil, hem ayncalıklı sı nıflar hem de kitleler arasında hüküm süren , gerçek bir toplumsal materyalizm de ortaya çıkar.
Tanrı ve Devlet
Tanrı ve Devlet
CEM KARACA - TAMİRCİ ÇIRAĞIN BESTESİNİN HİKAYESILİ
“Tamirci Çırağı” esasında bir aşk hikâyesi. Çalıştığı tamirhaneye arabasını getiren bir kıza görür görmez aşık olan bir tamircinin öyküsü. Tamirci, bu güzeller güzeli kıza vurulur, onu tekrar göreceği gün saçlarını arkası puslu bir aynada tarar. Ve ustasına “Bugün tulumları giymeyeyim” der. Onun yanında kendisini kötü hissetmek istemez. Ancak kız,
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.