".....hatta annemiz gibi sevgili eski kafalı yaşlı kadınların da deli olduğunu söylerler. Ah, bu ciddi bir meseledir, insan bu doktorlara şunu sorabilir: Peki o zaman akıllı insanlar nerede? Hep haklı olan genelev fedaileri mi onlar? Belki de. O zaman seçilecek ne var? Neyse ki seçme şansımız yok."
Birden düşümde koltuğa oturmuş durumda tabancayı elime aldığımı ve kalbime, başıma değil kalbime dayadığımı gördüm; oysa önceden kesinlikle tam şakağıma ateş etmeyi düşünmüştüm. Göğsüme tabancayı dayadıktan sonra bir iki saniye bekledim; mum, masa karşımdaki duvar birden hareket etmeye, dalgalanmaya başladı Hemen tetiğe dokundum.
Bazen düşünüzde
Ebû Bekir Sıddîk radıyallahu anh’dan rivâyet edilmiştir. O, bir hutbesinde şöyle diyordu: “Hani o, yüzleri pırıl pırıl, güzel olan insanlar? Hani gençliklerine bayılanlar nerede? Hani şehirler, kasabalar yapan ve çevresini yıkılmaz ve sarsılmaz gibi sandıkları kalelerle çevreleyen krallar nerede? Nerede savaş alanlarında kahramanlıklar sergileyenler? Zaman değirmeni hepsini eritti. Şu anda hepsi kabirlerin karanlıklarında bulunuyorlar. Haydi, acele edin, haydi acele edin! Kurtuluşa doğru koşun, koşun kurtuluşa doğru!”
Gel, ey arkadaş! Şimdi sana geçmiş olan on bürhan kuvvetinde kat'î bir bürhan daha göstereceğim. Gel, bir gemiye bineceğiz; şu uzakta bir cezire var, oraya gideceğiz. Çünkü bu tılsımlı âlemin anahtarları orada olacak. Hem herkes o cezireye bakıyor, oradan bir şeyler bekliyor, oradan emir alıyorlar.
İşte bak, gidiyoruz. Şimdi şu cezireye
İnsan iradesine hayranım. İradeli insan yirmi sene çalışıp bir ev alır ve sonra o evin yirmi saniyede yıkıldığını görür. Her şeyini kaybetmiştir ama pes etmez, yirmi yılının boşa geçtiğini anlamıştır ama bunu kimseye çaktırmaz. Sonra cebinde taksi parası bile kalmadığından bir bayram arifesinde otogara valiz taşımak zorunda kalıp kalp krizi geçirir. Hastaneye götürürler ama hastanede yeterli teçhizat yoktur. İradeli insanı bir ambulansa koyup başka bir hastaneye gönderirler. Ama başka iradeli orospu çocuğu insanlar ambulansa yol vermezler ve o iradeli insan hastaneye varamadan trafikte ölür. Ambulansın sirenleri iradeli insan ölmemiş gibi çalmaya devam eder bir süre daha. Sirenler çalarken iradeli insanın kafasından geçen son düşünce de 'Ben nerede yanlış yaptım,' olur. İşte sana babamın ve insan iradesinin hikayesi.
Çünkü onlar, sünneti anlamaya ve mânâlarını düşünmeye hiç gayret sarfetmezler. Yaptıkları, sadece hadisleri nakletmekten ibarettir. Bunun da kendileri için yeterli olacağını zannederler. Nerede?! Bilakis hadisten maksat, onu anlamak ve mânâlarını düşünmektir.
Hadis ilminde ilk önce hadisi dinleme, sonra ezber, sonra anlama ve amel etme sonra da
HER SUALE CEVAP VERMEK, HİÇ KİMSEYE SORU SORMAMAK
Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi.
Bilmez ki sorsun, bilse sorardı.
Atasözü
"Herhangi ilme sorulan suale bila-tereddüd derhal cevap verirdi."(1)
"Sorulacak suallere cevap vermeye hazır bulunduğu gibi kimseye sual sormayacağını da beyan ederek bu kararda yirmi sene sebat
İnsan yaradılışı tam bir eşitliğe razı olamaz. Ufak tefek imtiyazların teşvikine de muhtaçtır. Diyebilirim ki bizzat iyilik dahi ancak ceza görmesi ve ayıplanması icap eden bir kötülüğün bulunmasıyla kabildir.
Günde iki defa Edirnekapı ile Fatih arasındaki yolu en uzun zaman içinde, her adımı ayrı ayrı hayaller peşinde atarak gider gelirdim.
Artık mekânların insanlar için bir önemi yok. Odaklanılan şey, nerede olunduğu değil. Bugünlerde hiç kimse tam olarak bulunduğu yerde değil. En azından tek ayakları o uçsuz bucaksız dijital boşlukta.
İnternet bağımlılığı öncesinde bu insanlar kendilerini dünyada kaybolmuş ve yalıtılmış hissediyordu. Çevrimiçi dünya bu gençlere açlığını çektikleri ama içinde yaşadıkları ortamda kaybolmuş bir şey sunuyordu - önem verdiğiniz bir hedef, bir statü ya da bir kabile gibi. "Çokoyunculu oyunlar son derece popüler," diyor Hilarie. "Burada bir birliğin -ekibin- parçası olup o birlik içinde statü kazanıyorsunuz. Bu gençlere soracak olursanız bunun olumlu yönü şu: ‘Ben bir ekip oyuncusuyum. Ekip arkadaşlarımla nasıl işbirliği yapacağımı biliyorum.' Özünde kabilecilik bu.” Böyle bir şeyin parçası olduğunuzda, diyor Hilarie, "alternatif bir gerçekliğin içine gömülüp nerede olduğunuzu hiç bilemez hale gelebiliyorsunuz. İşin zorluklarının, işbirliği yapma fırsatlarının, içinde bulunduğunuz ve statü sahibi olduğunuz topluluğun sizi ödüllendirdiğini hissediyorsunuz – ve bu dünyada gerçek dünyadan çok daha fazla kontrol sahibisiniz".
Nerede kitapların? Onsuz kör ve perişan
Olan varlıklara o miras kalmış ışık!
Kalk! Kalk! Ve ölmüş insanlar tarafından
Çocuklarına üflenen o ruhu içine çek.
Sayfa 160 - Klaros Yayınları, 1.Baskı, Nisan 2021Kitabı okudu
"SULARIN SULTANI"
"Günle gecenin eş olduğu, eskiden de eski zamanda Suların Sultanı yaşardı. Nerede olacak? Bir koca dağın üstünde. Tüm tatlı suları ak pak tutardı. Sonra bir gün baktı ki yer yaratılmış, insan türemiş, kuş türemiş. O zaman sularını yüce dağdan koyuvermiş içsinler diye. Sular kardeş olduğunu hiç unutmamış. Bir gün bu kardeşlerden birini bir dev tutmuş. Dev suyu tutunca insanlar perişan olmuş. Yılda bir kez deve bir kız kurban vermişler. Devden aldıkları suyu küplere doldurup yıl boyu yudum yudum içmişler."
~•~
I.
Ey Alem-i İslam'ın kanayan yüreği,
Gözü kanlı Siyonizmin elinde bir keklik avı,
Bir zamanlar masmaviydi gökyüzün,
Sokakların huzur kokar,
Kardeşliği anlatırdı.