Maral Atmaca'nın kalemini zaten çok beğeniyorum. Ne yazsa okurum dediğim yazarlardan ama bu kitabı diğer kitaplarına nazaran beni daha çok etkiledi. Ukde'nin çaresiz kalması, Eflah'ın kendini bulduğu ikilem...
Konusundan bahsetmek gerekirse kızımızın yaşadığı kaza sonucu geçmişe gitmesiyle başlıyor her şey. Geçmişte ise yıllarca amca dediği, babası gibi olan adamın evinde dadılığa başlıyor gerisi zaten tahmin edilebilir. Kitabı okurken aslında yaşadıkları ya da yaşamamaya çalıştıkları ilişkinin ne garip olduğu gerçekten anlaşılıyor. Çok ironik bir aşk hikayesi. Her neyse, bazenleri Ukde'ye sinir olmamak elde değil "Niye böyle yaptın şimdi" dediğim yerler çok oldu ama empati kurup kendinizi ve diğer karakterlerin tepkilerini düşününce Ukde'yi sonuna kadar haklı buluyorsunuz. Eflah'a gelecek olursak... Hayallerin erkeği denilecek biri. Hele bi de 1998 yılında düşünecek olursak gerçekten hayallerin erkeği (o yıla göre) kitabın sonunda şok geçirdim. Biran önce sabırsızlıkla ikinci kitabını bekliyorum.