Hacim olarak ufak, ama içerik olarak çok zengin bir kitap. Bana biraz düzensiz geldi. Sohbet tadında, ama birazdan hangi konuya geçecek, neden bahsedecek öngörülmüyor. Biraz kendisini akıntıya bırakarak yazmış, kuru bir akademik çalışmadan çok uzak bir yazı stili olsa da, kitapta tutunabileceğim ana sütunların yokluğunu hissettim.
Herşeye rağmen
Zamanımızın gerçek kötülüğü budur.
Kalbin yolları gölgelerle kaplanmış.
Yararsız görünen seslere kulak vermeliyiz;
okul duvarları, asfalt ve sosyal güvenlik evraklarıyla dolu, kanalizasyon boruları ile döşenmiş beyinlere böceklerin vızıltıları girmeli. Her birimizin gözlerini ve kulaklarını büyük bir rüyanın başlangıcı olan şeylerle doldurmalıyız.
Birisi piramitleri yapacağımızı haykırmalı. Yapmamamızın bir önemi yok.
O isteği beslemeliyiz, ve ruhun köşelerini esnetmeliyiz sonsuz bir çarşaf gibi.
Dünyanın ilerlemesini istiyorsanız, el ele vermeliyiz.
- Ne okuyorsun?
+ Arseni tarkovsky’nin şiirleri.
– Rusça mı?
+ Hayır. Bir tercüme. Oldukça da iyi bir tane.
– At gitsin.
+ Neden? Tercüman oldukça iyi bir şair.
– Şiir tercüme edilemez, sanatın tümü gibi.
"1 sayısını bilirsek 2 sayısını da bildiğimize inanırız. Çünkü 1+1, 2 eder.
İlk olarak + ’nın anlamını bilmemiz gerektiğini unutuyoruz."
Jean-Luc Godard, sorunu sayılardan çok sayıların birbirleriyle ilişkisinde görür, + iminde. İşlemin meşruiyetinde. Oysa yıllar sonra Tarkovski Nostalgia'da (1983) bu denklemi yeniden ele alacak ve Godard’ın unutulduğunu söylediği + ’nın anlamını bir kez daha hatırlatacaktır insanlığa.
"Bir damla bir damla daha iki damla etmez, daha büyük bir damla eder."
+ Milano’daki evi ateşe veren hizmetçiyi biliyor musun?
– Hangi evi?
+ Çalıştığı evi. Güneydeki evini ve ailesini o kadar özlemiş ki geri dönmesini engelleyen şeyi yakıp kül etmiş..
"Hem aklımda, hem de bedenimde... Aynı anda ayrılamam. Bu yüzden tek kişi olamıyorum. Kendimi aynı anda sayısız şey olarak hissedebiliyorum.
Nostalgia (Andrei Tarkovski, 1983)