Yazarımız Nurhan Hanım ile gerçek hayatta hiç karşılaşmadığımız halde, düşünce yapısını o kadar iyi anlıyorum ki...
Çünkü kalpten kalbe giden bir yolun, her daim var olduğuna inanmışımdır. Bu yol da ister edebiyat olsun, isterse de başka bir yol! Ama bir yol mutlaka vardır. Tıpkı Mehmet Uzun adlı yazarımızın " Nar Çiçekleri " adlı
Yazarın elinden, bu kitaba sahip olmanın vermiş olduğu özel hissiyat, ilk okuyanlardan olmanın sevinci, bitirmiş olmanın hüznü ve mutluluğuyla kitabı sonlandırmış bulunmaktayım. Polisiye kitaplarını okumaktan her ne kadar kaçsam, uzak dursam da benim için özel ve güzel bir sebebi ile bu sürüvene nail oldum. Uzun bir aradan sonra ilk defa bir
Çok uzun bir inceleme oldu sanırım kusuruma bakmayın. :)
Giriş sayfası sayabileceğim ilk 4 sayfada ilk kitabında hoşuma giden özellik olan katili konuşturma özelliği yine göze çarparak okumaya başladım.İşlenen cinayet anlatılmış elimize bomba bırakılmış ''alın hadi katili bulun''demiş Nurhan ablam.Bu 4 sayfada ben katil (cellat) eski bir
Kar yağıyordu, sanki her kar tanesi dünyadaki bütün pislikleri temizlemek için yeryüzüne düşüyor, diye düşündü. Belki gerçekten dünya temizleniyordu, fakat bir şeyden emindi. İnsanlar gitgide daha acımasız ve zalim oluyorlardı.
Nurhan Işkın gibi başarılı kadın yazarları üye olduğum sitede görmek beni çok mutlu ediyor. Yeni kitapları çıktığında , başarılı işlere ulaştığında ben daha çok mutlu oluyorum. Mesleğim gereği çok fazla polisiye roman okumayı sevmem. Bizzat şahit olduğum olayları tekrar hatırlamak beni mutsuz hissettirir. Fakat bu roman, polisiye roman
Nihayet Geçmişten Gelen Cellat kitabini okuyup bitirdim. Gercekten güzel bir kitapti. Ozellikle roman kahramanlarinin karakterleri ve bunun işleniş biçimi cok hoşuma gitti. Resmen Aylin komiser gözümün önünde canlandi. Ve tabi ki gozumun önüne Aylin ile özleştirdiğim Nurhan Iskin geldi surekli. Bir romanda en onemli husus kurgu ile birlikte karakterlerin de saglam bir sekilde hikayeye oturmasidir ki, bu kitapta bunu gördüm. Polisiye yazmak bu türü yazan birisi olarak söylüyorum ki gercekten zordur. Daha doğrusu bu türün hakkini vermek zordur. Fakat bu konuda Nurhan Işkın'i gerçekten başarılı bulduğumu da soylemeden gecmeyecegim.
Kitabin konusuna gelirsek, cinayet büro komiseri Aylin Türkoğlu bu kitapta yine cani bir katilin peşine düşüyor. Saygin bir işadamı olan Serhat Kuyu yazlik evinde hunharca bir cinayete kurban gider. Kurbanin kolundaki dövme ve dilinin altindan çıkarılan bir kagitta yazan yazi bir biriyle ayni olunca gecmisten gelen bir sırrın bu cinayete sebebiyet verdigi uzerinde durulur. Komiser Aylin'in elinde bu kağıt disinda hic bir ipucu yoktur. Arastirmalarini kurbanin gecmisine dayandirdiginda işi hic de kolay olmayacaktir. Bunun yaninda büroya tepeden atamayla gelen Komiser yardimcisi Emir daha ilk gunden Aylin'in sinirlerini ziplatmakta gecikmez. Aylin sinir oldugu komiser yardımcısını hizaya getirmek icin uğraşırken Hakan'in evlenmeleri konusundaki acelesine de zoraki ayak uydurmak icin elinden geleni yapmaya çalışacaktır. Acaba katil kimdir ve gecmisteki sir nedir? Hakan, Aylin'in savunma duvarlarini yikabilecek midir? O halde okuyup görelim
"Kim, bir cana kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir nefsi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir nefsin yaşamasına sebep olursa, bütün insanları yaşatmış gibi olur."