Aşk
Sevgilim sabahın erkenini seviyor. Ben geceyi ve esmerliğini onun. O dorukları seviyor, korkuyor bundan. Ben rüzgarla buluşan tepeyi, tuhaflığı. Ona bir yeşil gülümsüyor, ben, hayatı delice sevdiysem nasıl, diyorum, seni de öyle. O kendi boşluğunda oyalanan günlerde canı sıkılan bir çocuk gibi uyuyor, ben göğe bakıyorum geceden. Kendi çukurunu
Ben de ağlamaktan zevk alanlardan biriyim ve sanki çabalayıp dururum yaşlarla dolsun diye gözlerim, elemle yüreğim. Ve ağlama arzusu uyandırdığı için bende o güzel gözlerden söz etmek ve başka şey olmadığı için beni duygulandıran, böyle içime işleyen, sık sık koşup geri dönerim o sözlere, üzüntüm daha çok taşsın ve yürekle ceza görsün diye iki gözüm, Aşk yolunda onlar rehberlik etti bana.
Sayfa 86 - YKYKitabı okudu
Reklam
O kadar haklısın ki Raskolnikov..
Madem başkaları aptal ve ben onların aptal olduklarını kesin olarak biliyorum, öyleyse neden onlardan daha akıllı olmak istemiyorum? Sonra, herkesin akıllı olmasını beklemenin çok uzun süreceğini anladım, Sonya. Bir de bunun hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini... İnsanların değişmeyeceğini, onları değiştirebilecek kimsenin bulunmadığını ve bunun için çaba göstermeye değmeyeceğini! Ya, böyle işte! Bu bir yasa Sonya, yasa. Akılca ve ruhça kim sağlam ve güçlüyse, insanlara onun buyuracağını biliyorum artık! Kim daha yürekliyse, haklı olan da odur. Her şeyin içine tükürmekte, aldırmazlıkta en ileri gidenler, yasa koyucu olurlar. Herkesten daha gözü pek olan, herkesten daha haklıdır! Bugüne kadar böyle gelmiş, bu bundan sonra da böyle gidecek! Bu gerçeği ayırt edemeyenler kördür!
Sayfa 521 - Kültür YayınlarıKitabı okudu
...ben bu dünyada herkesten çok ona bağlanmıştım.
Sayfa 187Kitabı okudu
Bir zamanlar diyordum ki: Bu Türk'tür, bu Bulgar'dır ve bu Yunanlı'dır. Ben, vatan için öyle şeyler yaptım ki patron, tüylerin ürperir; adam kestim, çaldım, köyler yaktım, kadınların ırzına geçtim, evler yağma ettim... Neden? Çünkü bunlar Bulgar'mış, ya da bilmem neymiş... Şimdi kendi kendime sık sık şöyle diyorum .• Hay kahrolasıca pis herif, hay yokolası aptal! Yani akıllandım, artık insanlara bakıp şöyle demekteyim : Bu iyi adamdır, şu kötü. İster Bulgar olsun, ister Rum, isterse Türk! Hepsi bir benim için. Şimdi, iyi mi, kötü mü, yalnız ona bakıyorum. Ve ekmek çarpsın ki, ihtiyarladıkça da, buna bile bakmamaya başladım. Ulan, ister iyi. ister kötü olsun be! Hepsine acıyorum işte... Boş versem bile, bir insan gördüm mü içim cız ediyor. Nah diyorum, bu fakir de yiyor, içiyor, seviyor, korkuyor, onun da Tanrı'sı ve karşı Tanrı'sı var, o da kıkırdayacak ve dümdüz toprağa uzanacak, onu da kurtlar yiyecek... Hey zavallı hey! Hepimiz kardeşiz be... Hepimiz kurtların yiyeceği etiz.
Rima'ya Mektup
Merhaba Rima, ben’im… Hayatın benden çalamadığı sağır ve lal düşler biriktirdim, Saklı Bahçe’mde…Sana anlatmak istediğim o kadar çok şey var ki, nereden başlayacağımı bilemedim…Kırk yıllık bir ömür, kırk yıllık anılar, kırk yıllık bir öykü… Bir ömrü nasıl anlatabilirim diye düşünürken, bir mektup yazmak düştü aklıma. Bir filmde görmüştüm; sararmış kâğıtların üzerinde yüzlerce aşk nağmesi ve titreyen elleriyle güzel bir kadın… Bereketli gözyaşları, solmuş anıların üzerine yağmur gibi yağarken, yeniden dirilip ölümsüzleşen bir aşk belgesi… Bir mektup ! Şimdi yazdığımı okurken yüzünde beliren tebessümü görüyorum. Bu devirde mektup mu kaldı diyorsun; gülme ne olursun!! Yalnızca, oku… Okuyacağın bil ki sıradan bir aşk mektubu değil. Kırk yıllık bir ömür, kırk yıl süren bir yolculuk zamanda… İşte bu benim hikâyem… İçinde biraz ben, biraz sen. Mavi bilyelerimle başlayan ve Sende son bulan; yakıp har’layan bir serüven… Dinle Rima, başlıyorum hikâyemi anlatmaya… Haa unutmadan; Mektubuma başlamadan evvel, gözlerinden öperim… // Yusef Masadow //
Karina yayınevi
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.