Uzun yollardan geldik - Yarmavadi'den, sizin deyiminizle Îmladris'ten çıkıp geldik." Bu noktada Faramir hayret ederek dikkat kesildi. "Yedi yol arkadaşımız vardı: Birini Moria'da kaybettik, diğerlerini de Rauros'un üzerindeki Parth Galen'de: ikisi benim cinsimdendi; bir cüce vardı, bir Elf, iki de insan, insanlar
Sam ayağa kalkarak ellerini arkasında kavuşturdu (her "şiir söylediğinde" yaptığı gibi) ve başladı: Fare gibi gri, Ev kadar iri. Burnum yılan gibi, Titretirim yeri, Dolanırken dağ bayır, Ağaçlar yıkılır. Boynuzlarım ağzımda,
Reklam
Sam titreyerek, "Kim onlar? Ne onlar?" diye sordu, artık arkasına varmış olan Frodo'ya dönüp. "Bilmiyorum," dedi Frodo rüyadaymış gibi bir sesle. "Ama ben de' gördüm onları. Mumlar yandığında, su birikintilerinin içinde. Bütün su birikintilerinde yatıyorlar, kara suyun çok çok altında, dördüm onları: Merhametsiz
Ne Olur Gelme
Bir daha yalandan yere uzatma ellerini bana. Bakma gözlerimin içine, bakıp da tüketme beni gözlerinde. Sana katlanamıyorum artık, sahte tebessümlerine, sahte sözcüklerine ve "Seni seviyorum" diyerek çekip gitmelerine... Bekleyişleri bırak bana! Bir de çocuksu hayallerimi, dokunma yaralarıma, dokunup kanatma. Sensiz yaşayamam zannediyorsun ya! Sen öyle san! Sensiz yaşarım hem de öyle güzel yaşarım ki; sebepsiz yere kahkahalar atar, soluksuz koşarım bu şehrin yollarında. Ama sen ne olur, dokunma bana! Eskisi gibi olmamı bekleme benden, senin yalanlarına gözleri kapalı inanan. Başkalarına yer verdiğin yüreğini görmezden gelen, sene herkesten çok seven çocuksu yanımı sana açmamı bekleme yeniden... Özleme beni! Bütün aşk şiirleri üzerine yemin olsun ki, ben bir daha özlemem seni... Gelme işte bir daha, yaralarımı sarmayacaksan, ömürlük aşklara inanmayıp günlük tüketilen aşkların kadını olacaksan gelme... Ben yaralarımı kendim sararım, kendimle baş başa kalır, bu hayatı, bu dünyayı ve tüm insanlığı yeniden sevebilirim... Ama sen! Ne olur gelme... "Bazen gideni aramaz insan, çünkü giden yaşanılan her şeyi götürmüştür. Geriye sadece hayatta tek başına tutunmak kalır, o da zordur işte..."
Sayfa 187Kitabı okudu
O andan başlayarak seni sevdim. Biliyorum, kadınlar bu kelimeyl sana, senin gibi hep şımartılan bir erkeğe çok sık söylemişlerdir. Fakat Inan bana, seni kimse o kız kadar, yani benim kadar, olduğum ve senin için hep öyle kalan ben kadar köle gibi ve bir köpeğin sadakatiyle kendini adayarak sevmedi, çünkü yeryüzünde hiçbir şey kuytuluklardaki bir
...evet, bunu anlamayı öğrettin banal- bir kızın, bir kadının yüzü bir erkek açısından herhalde alışılmadık ölçüde değişkendir, çünkü böyle bir yüz, çoğunlukla bazen bir tutkunun, bazen bir çocuksuluğun, bazen bir yorgunluğun sadece aynasıdır ve aynadan yansıyan bir görüntü kadar çabuk akıp gider, yani bir erkek açısından bir kadının çehresini yitirmek çok daha kolaydır, zira geçen yılların o çehrede yarattığı değişiklikler ışık ve gölge oyunu gibidir, giysiler ise her defasında çehreleri farklı çerçeveler içinde gösterir. Ancak artık kadere boyun eğmiş olanlar, hakiki anlamda bilen kişilerdir. Oysa, o zamanlar daha bir genç kız olan ben, henüz senin unutkanlığını anlayabilecek durumda değildim, çünkü seninle ölçüsüz ve sürekli ilgilenişim sonucunda iç dünyamda senin de sık sık beni düşüneceğin ve bekleyeceğin gibi çılgınca bir düşünce bir şekilde filizlenmişti; senin için bir hiç olduğumu, bana ait herhangi bir hatıranın en hafif biçimde bile seni etkilemediğini bilseydim eğer, herhalde soluk bile alamazdım! Ve senin bakışlarının altında gerçekleşen, benliğinin hiçbir parçasıyla beni tanımadığını, hayatından benim hayatıma, isterse bir örümcek ağı kadar incecik olsun, hiçbir hatıranın uzanmadığını gösteren o uyanış, gerçekliğin uçurumuna ilk yuvarlanıştı, kaderime ilişkin ilk sezgiydi.
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.