Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
En sert, en dayanılmaz sessizlik, ışığınkiydi. Kuvvetli ve çoğul bir sessizlik. Gecenin sessizliği vardı, bir de hiç değişmeyen ışığın sessizlikleri de vardı. Uzun ve bitmeyen bir yokluk.
Sayfa 68 - SİA KİTAP, 3. BasımKitabı okudu
“Elbette, hazdan sonra gelen acı, bedenin ya da zihnin kötü kullanılmasından kaynaklanıyor olabilir. Beden kendi ölçüsünü bilir, ama zihin bilmez. Onun istekleri sayısız ve sınırsızdır. Zihninizi büyük dikkatle, sebatla gözlemleyin, çünkü tutsaklığınız da özgürlüğünüzün anahtarı da onda yatar.”
Reklam
“Acı fizikseldir, ıstırap zihinsel. Zihnin ötesinde ıstırap yoktur. Acı, sadece bedenin tehlikede olduğunu, ilgi gerektirdiğini gösteren bir sinyaldir. Bunun gibi, ıstırap da bizim kişi dediğimiz o anılar ve alışkanlıklardan kurulu yapının bir kayıp ya da değişim tehdidi altında olduğu uyarışıdır. Bedenin hayatta kalabilmesi için acı-ağrı esastır, fakat hiçbir şey sizi ıstırap çekmeye zorlamaz. Istırap tümüyle bir bağımlılık ya da direnmeden dolayıdır; bu bizim hayat ile birlikte devinmeye ve akmaya karşı isteksizliğimizin işaretidir.”
Mitya'nın tecavüz düşünceleri
Bir keresinde, beni zehirli bir örümcek sokmuştu da, iki hafta ateşler içinde yatmıştım; işte şimdi de aynı böyle bir örümceğin, kötü bir böceğin aniden yüreğimi soktuğunu hissettim, anlıyor musun? Bakışlarımla onu süzdüm. Onu gördün mü? Güzeldir. Ama o anda başka bir güzeldi. O anda o soylu, bense bir alçak olduğum için, o gönül yüceliğinin büyüklüğü içinde ve babası uğruna kendini feda ettiği için güzeldi. Ve işte her şeyiyle, her şeyi, hem ruhu, hem bedeniyle bana, bir tahtakurusuna ve bir alçağa bağımlıydı. Etrafı sarılmıştı. Sana açık söyleyeyim: Bu düşünce, bu örümcek düşüncesi yüreğimi o derece yakalamıştı ki, yüreğim en ufak bir azap bile duymuyordu. Öyle görünüyordu ki, hiçbir mücadele de olmayacaktı: Bir tahtakurusu gibi, kötü bir tarantula gibi, hiç acımadan hareket edebilirdim... Nefesim kesiliyordu. Dinle; zaten ertesi gün gidip bütün bunları en asil şekilde bitirmek ve hiç kimsenin bu durumdan haberdar olmaması için evlenme teklifinde bulunacaktım. Çünkü ben, aşağılık arzularım olsa da namuslu bir insanım.
Mesnevî-i Şerif'te çok ibret verici bir benzetme vardır.
Şöyle ki: Geniş, yeşil bir sahrada bir aslan yaşarmış. Yırtıcı bir hayvan olmasına rağmen yaralı olduğu için istediği hay- vanları avlayamıyormuş. Bir gün düşünür taşınır, hilekâr tilkiye başvurmaktan başka çare bulamaz. Tilki de şöyle bir teminat verir: "Hiç merak etme! Ben sana mükemmel bir av bulurum." Hilekâr tilki aç kalmış bir
Sayfa 232
Hep hazır o cevap jhjhj:))
Farklı zamanlar ve farklı karşılaşmalar. Tek sebebi buydu aslında. Onu belki başka bir koşulda tanımış olsaydım, ellerinde silah değil kalem görseydim mimar diyebilirdim. "Peki sen dışarıdan doktor imajı çiziyor musun?" "Bunun cevabı sende." "Ben kendimi dışarıdan görmüyorum ki," dedim ama yine de bana soracak olursa ben çizdiğimi düşünürdüm.
Sayfa 197 - İndigoKitabı okudu
Reklam
birlikte geçirdikleri onca yıl içinde seniha hanım kendisinin de bir insan olduğunu kocasına sadece bir kez hissettirebildiğini düşünüyordu. yine ipe sapa gelmez bir nedenle bağrışırlarken seniha hanım birden sessizleşmiş ve gözlerine yaşlar dolarak, "bu kadar sevilmemek için ne yaptım ben" diye sormuştu. o zaman hüseyin bey sesini kesip odasına gitmiş ve saatlerce ut çalmıştı. yalnız bu kez odasının kapısını açık bırakmıştı. seniha hanım gidip kapının yanındaki duvarın dibine çökmüş ve varlığını ona hissettirecek en küçük bir hareket dahi yapmadan ağlayarak onu dinlemişti.
Hürriyet:
Benim çocukluğumun belli başlı imtiyazı hürriyetti. Bu kelimeyi bugün sadece siyasî mânasında kullanıyoruz. Ne yazık! Onu politikaya mahsus bir şey addedenler korkarım ki, hiçbir zaman mânasını anlamayacaklardır. Politikadaki hürriyet, bir yığın hürriyetsizliğin anahtarı veya ardına kadar açık duran kapısıdır. Meğer ki dünyanın en kıt nimeti olsun; ve bir tek insan onunla şöyle iyice karnını doyurmak istedi mi etrafındakiler mutlak surette aç kalsınlar. Ben bu kadar kendi zıddı ile beraber gelen ve zıtlarının altında kaybolan nesne görmedim. Evet, bir kere bile kimse bana gittiğini söylemediği hâlde, yedi sekiz defa geldi; ve o geldi diye biz sevincimizden, davul zurna, sokaklara fırladık.
"... Böyle olmayabilirdi demenin hiçbir anlamı yok biliyorum. Ama böyle oldu. Böyle oldu ve müjdeler olsun, arkadaşlara da söyle, ben yavaş yavaş ölmeyi öğrendim. Boğazlı kazak ve kocaman bıyıklarımla dünyaya meydan okuduğum o günlerden, kırık gülümsemeleriyle yüreğimi kanatan, şimdi uzaklarda artık kucaklayamadığım, ayrılığın planlarını sessizce ezberlediğim solgun bir kız kaldı."
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.