Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
~ Mesafelerin hiç bir önemi yok. İnsan kalbindekini hep sever, hep özler... ~
İntihar
bu dünyada acı çekmeyi bir türlü beceremedim. belki yaşarken yüzüme gülmeyen hayat, ölünce güler dedim. ben de intihar** edip yeryüzüne si*tir çeken şairlerden olmak istedim, fakat dö*üm yemedi, intihar dersinden sınıfta kaldım.
Reklam
O gelmedi.
Kaldı işte... Gülen yüzüm çocukluğumda, Aşka inancım onda, Mutluluğum bir salıncakta... Sonra o gitti, ben düştüm, kanayan dizim iyileşti. O gelmedi. O gelmedi ve ben büyüdüm.
Sayfa 43
Geceleri sabahlara kadar okumayayım da ne yapayım? Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü, bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. O vakit bu çıplak ve yalçın oda, gerçek dünyadan daha geniş, daha ferahlı bir âlemin munis, sevimli ve her biri sihir ve füsunla yoğrulmuş mahlûkları ile dolmağa başlar.
Sayfa 21
Bir Güvercin Ağlıyor Rüyalarımda Ben Barış Oluyorum
Rüyalarımda: Tekrar tekrar kıyameti yaşatıyorlar bana, Sarmışlar dört bir yanımdan, kılıçlar çekilmiş kınından, ben yakarış oluyorum. Çöller, ırmaklar, denizler kıpkızıl, yıldızlara sıçramış kan. Bir güvercin ağlıyor korkusundan, ben barış oluyorum. Kerbelâda bir kuyuyum, içinin suyuyum Savaş meydanında bir erim, kurşun yemiş miğferim. Güya ‘Dünya temizlenmezmiş ölüm olmaksızın’ Beni kaldırım taşı sanıyorlar. Oysa rüyalarımda: Ömrümü bağışlıyorum ecelinden önce katledilen çocuklara Kefen diye benim bedenimi sarıyorlar. O çocukların kâh yarım kalmış düşü, kâh yitirdiği gülüşü oluyorum. Rüyalarımda: yaşamayı haram kılanlara inat Kaf Dağı'nın doruğunda barış totemi olmak isteyen bir bonzai büyüyor. Saçları bahar kokan, elleri çiçek tutan çocuklar: -yazgının yönünü değiştirecek- barış türküleri söyleyerek içerimde yürüyor. Taze düşler müjdeleyen, ayazda kalmış bir çocuk arzusuyum ben Ve bir umut ağacıyım, hep meyve verecek gibi hiç yaprak dökmeyen.
Ben de bekledim
Gözlerinin içine baktım beni bilsinler diye. Kadınlardan bunu bekledim. Birisi gelip,"Evet, ben seni tanıyorum." desin diye bekledim. Ve o kadına aşık olacaktım. Sırf bu sihirli gün için bir sürü diyalog hazırlamıştım kafamda. Ama sonra anladım ki böylesine insanlar yoktu. Olsalar bile kitap okumuyorlardı.
Reklam
Mesafelerin hiç bir önemi yok. İnsan kalbindekini hep sever, hep özler...
Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
— İyi ama, ya ben yanılıyorsam?.. –diye haykırdı birden.– İnsanoğlu aşağılık bir yaratık değilse ya?.. Yani genel olarak tüm insanlık, tüm insan soyu… O zaman geri kalan her şey bir boş inançtan, kuruntuya dayanan bir korkudan başka bir şey değil… O zaman… hiçbir engel yok… Zaten olmaması da gerekir!..
Benim onu sevmemin nasıl bir mucize olduğunu bilmiyor. Belki de sıradan ve vasıfsız bir şey gibi görüyor bunu. O da haklı. Neredeyse tanıyan herkes sevmiş onu. Farklı boyutlarda elbet. Ama bir şekilde sevmiş. Zaten onu birazcık tanıyan birinin kayıtsız kalması, sıradan biri gibi davranması mümkün değil. Fakat ben ne yapabilirim? Anlatamıyorum. Anlatamamamın sıkıntısı içimdeki telaşı kat be kat artırıyor... Seni en çok ben seviyorum desem, en başka ben seviyorum ve en başta, herkesten çok, en çok, en... Ne en? İçimden geçenleri bilse koşup boynuma sarılır. Oysa sadece anlatabildiğim kadarını biliyor. Anlatabildiğim kadarını... Anlatabildiğim kadarıyla ne yapılabilir? Birer çay içilebilir belki..
Sayfa 143
"Sevgili Bilge, Bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanmadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz
Sayfa 383 - İletişim Yayınları - 22. Baskı/2012Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.