Şimdilerde önemli olan “sadece kendin olmak" ve "kendi olayın neyse onu yapmak". En yüce idealimiz özgürlük belki ama içi boş bir özgürlüğe dönüştü bizimkisi. Herhangi türden ahlaki bir değerlendirme yapmaktan duyduğumuz korku, kamusal tartışmalarda ahlâkı tabuya dönüştürdü. Sonuçta kamusal alan "tarafsız" olmalıydı oysa hiç bu kadar paternalist olmamıştı. Her köşede bizi demlenmeye, tıkınmaya, ödünç almaya, satın almaya, zahmet çekmeye, stres çekmeye ve dolandırılmaya davet eden yemler bekliyor. İfade özgürlüğü konusunda kendimize ne dersek diyelim, o konudaki değerlerimiz, izlenme oranının en yüksek olduğu zaman diliminin reklam ücretlerini karşılayabilen şirketlerin çığırtkanlığını yaptığı değerlerle şüphe uyandırıcı derecede benzeşiyor." Siyasi bir parti ya da dini bir mezhep reklam endüstrisinin çocuklarımız üstünde yarattığı etkinin küçücük bir parçasını dahi yaratıyor olsa, hepimiz ayaklanmıştık. Ama söz konusu piyasa olduğunda "tarafsız" kalıyoruz."
Savurgan güzel, nedir bu kendine harcaman
Senin mirasın olan güzellikleri böyle?
Doğa temelli vermez, ödünç verir her zaman
Eli açık olana borç verir içtenlikle
İki kişinin bildiği sır değildir, sözünü birçok satırda düşündüğüm bir eser Hikaye Hırsızı. Öncelikle yazar kitabın en başında "İyi yazarlar ödünç alır, büyük yazarlar çalar." sözünü kullanarak kitapla ilgili ana fikri ortaya atmış.
Jacob Finch Bonner, ilk eseri olan "Mucizenin Keşfi" ile güzel bir çıkış yapmış ve birçok
“Düşün, dedi,“Sana bir oyuncak ya da şu konuşup yürüyen kuklalardan aldığımı düşün. Oyuncağınla görüşlerini yağıyor, yaşamını kazanıyorsun. Fakat bir de düşün ki, oyuncağını bir adama ödünç veriyorsun, adam senin oyuncağınla dolaşarak epeyce para kazanıyor, döndüğünde bebeğini geri istiyorsun, onunla mücadele ediyorsun. Sonuç yok. Bebeği sana geri vereceği yerde adam seni itiyor ve kazanıyor. Çünkü o büyük ve güçlü. Fakat, pekçok kişi ile dövüşürdikten sonra, onun yakasına yapışıp bby geri alıyorsun. Fakat aradan geçen onca yıldan sonra, bebek paramparça ve eski. Alındığı zaman ki kadar yararlı olmayacak. Şimdi, bebeği geri aldıktan sonra, bebeğis gittiği için ona para vermeli misin? Vermemen gerektiğini görüyor musun? Bizim madenlerimizden zenginleşen kalay krallarının durumu da aynen böyle. Madenler halka geri verildi. Fakat ne oluyor? Adamlara ödeme yapılacak, bize yaptıkları zararlar için onlara tazminat ödenecek. Kabul edemeyeceğim bir şey işte bu.””
“Dünyada bu kadar çok kötü insan olduğunu düşünmek dehşet verici. Baksana, her an haberimiz olmadan bir katille burun buruna gelebiliriz, değil mi?” /s. 88
Polisiye klasikleri dizisinin ilk kitabı, Marie Belloc Lowndes kaleminden ‘’Kiracı’’yı geçtiğimiz günlerde okudum. Bütün öğelerini birleştirdiğimizde ‘’polisiye’’den çok ‘’gerilim’’ türünde