Evet oğullarımız ve kızlarımız kendilerini saklamak zorunda kalmaktansa, dar sokaklarda ya da yarı karanlık yollarda sevişmektense onların gün ışığı altında mutlu bir ışığın tadını çıkarmalarını istiyoruz.
Özgürlük bize yaşamımızın birazcıkgeç döneminde gelmişse de ondan yine vazgeçmeye niyetimiz yok.
**Çünkü kesinlikle bir daha sizin insanlık dışı rutininizle sindirilmeye izin vermek niyetinde değiliz.**
Birçoğumuz yaşamlarımızı baskıcı ve aksi kocalarla geçirdi. Nihayet bunlardan kurtulduğumuzda, oğullarımız ve kızlarımız tarafından bezdirildik, onlar artık yalnızca bizi sevmemekle kalmıyor, bizi bir yük, şaka ve utanç konusu olarak değerlendiriyorlardı. Artık özgürlüğü tattığımız için sizin ve pis pis bakan eşiniz tarafından bir kez daha itilip kakılmamıza izin vereceğimizi aklınız alıyor mu?
.
Oğlumuz beş altı yaşlarında ağladığında ona ne deriz? "Ağlama, sen kız mısın ki ağlıyorsun. Erkekler ağlamaz!" Çok yanlış. "Ağlama, çünkü canımı sıkıyorsun!" dememiz lazım. Erkek ağlamaz demek de ne demek? On yaşında: "Erkeksin, erkeksin"... On ikisinde "Sen bir erkeksin"... oğullarımız erkekliğe özgü güçlü, kuvvetli şekilde büyümeye mecbur kalıyor! Ağlayanın vay haline... Boğazı sıkılıyormuşçasına sıkıntıyla altı sigarayı ardı ardına içerler... ikisi burnunda, ikisi kulaklarında... ama tek bir gözyaşı akmaz!
Yıldızlara koştuğu zaman
Uzun soluklu olmalı insan
Düşman güler sonra
Dost darılır
Yolcu yolunda gerek
Kurşun hedefi bulmalıdır
Türküler yarım kalmasın
Sen
"Percy, değersiz varlıklar tanrılar adına korkunç şeyler yapabilir. Bu demek değildir ki tanrılar onlara onay vermiştir. Oğullarımız ve kızlarımızın bizim adımıza yaptıkları... aslında bizlerden çok onlar hakkında bir şeyler söyler.
. . .
“Hocam, Filistin’de yaşananlara çok üzülüyorum. Gördüklerim, duyduklarım karşısında kanım donuyor, canım yanıyor. Siz üzülmüyor musunuz? Yaşananlar sizi ağlatmıyor mu?
Neden Filistin’de yaşananlara dair hiçbir şey yazmıyorsunuz?”
mesajıyla serzenişte bulunmuş biri.
Ah be güzel kardeşim, ne diyeyim şimdi ben sana?
Üzülüyorum elbet. Hem
— Şu Şarı biz alsak!. Hakan bizim burada ne yaptığımızın ne bilecek! Hiç yoktan bir haber çıkarırız. Hakan’a, uyuşamadık diye bir haber yollarız. Cenk gene başlar, Hakan’a bu Şar’ın güzelliğini anlatır bir yoklarız!
— Balamir olur şey değilsin! Biz buraya ne yapmaya geldik sen ne düşünüyorsun?
Hem bu Şarı almak o kadar kolay mı? Dur bakalım, şu dünyada Türkler bu Cenkçilik de kaldıkça ve bu şar da böyle güzel oldukça biz sefasını süremezsek oğullarımız sürer, yeterki Türklerin olsun! 
Oğlumuz beş altı yaşlarında ağladığında
ona ne deriz? "Ağlama, sen kız mısın ki ağlıyorsun. Erkekler ağlamaz!" Çok yanlış. "Ağlama, çünkü canımı sıkıyorsun!" dememiz lazım. Erkek ağlamaz demek de ne demek? On yaşında: "Erkeksin, erkeksin" ...On ikisinde "Sen bir erkeksin"... oğullarımız erkekliğe özgü güçlü,
kuvvetli şekilde büyümeye mecbur kalıyor! Ağlayanın vay haline... Boğazı sıkılıyormuşçasına sıkıntıyla altı sigarayı ardı ardına içerler... ikisi burnunda, ikisi kulaklarındam.. ama tek bir gözyaşı akmaz! Neden erkekler asla ağlamaz? Ağlamak öyle hoş bir şey ki, biz kadınlar her beş dakika da bir ağlarız. Bir kadın
için sevgilisinin, nişanlısının, kocasının kollarında ağlamak harikuladedir... birlikte ağlamak daha da güzel... Palavra bile olsa gözyaşları içinde, hıçkırarak sevişmek
de harikuladedir. Bunun için bu akşamdan itibaren, erkekler de ağlayabilir! Hatta şimdi ağlamaya başlayın, hemen, içinizi boşaltıp rahatlayın.