Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsanlar masallara, uydurulmuş hikayelere bayılırlardı. Gözlerini kör edecek şeyler onları mutlu ediyordu... İnsanlığın körlüğünün sınırlarını son noktaya dek zorlayacaktım! Bu körlükten istifade ederek mutlak bir kudrete sahip olacak, müthiş bir ayrıcalık elde edecektim! Bunu da muhteşem bir masal uydurarak sağlayacaktım. Hakikati öyle bir tahrip edecektim ki torunlarımın torunları dahi bundan bahsedeceklerdi. İnsanlar üzerinde devasa bir deney gerçekleştirecektim!
Sayfa 172Kitabı okudu
başkalarının kalplerindekileri göremeyiz. insan kendi endişelerine kapılınca onun için en önemli olanların hislerine kör olabilir.
Reklam
Bunlara hiç masal anlatmamış babaları..
“Evet, insanlar masallara, uydurulmuş hikâyelere bayılırlardı. Gözlerini kör edecek şeyler onları mutlu kılıyordu!”
Ay, hazır kitabın sonuna da geliyoruz kapıdan evleneceğim adam girse ne güzel olur değil mi? Ama mutlu hikâyeleri kimsenin sevmediğini biliyorum. Romeo ve Juliet'in evli, iki çocuklu versiyonu olsa satar mıydı sizce? Olaya istediğin kadar entrika kat, Romeo'yu kanser, Juliet'i kör yap yine de çalışmaz! Tanrı bizim hayatımızı da böyle güllük gülistanlık yapmıyor, sıkılmayalım diye herhalde.
Evet, insanlar masallara, uydurulmuş hikâyelere bayılırlardı. Gözlerini kör edecek şeyler onları mutlu kılıyordu.
Bütün hayatımı bir salkım üzüm gibi avucumda sıkmak istiyorum, suyunu, hayır, şarabını damla damla, gölgemin kurumuş boğazına akıtmak istiyorum, kutsal su gibi. Ama önce beni bu oda köşesinde tümörler gibi, kanserler gibi azar azar yemiş bitirmiş dertlerimi kağıda geçirmek istiyorum, çünkü düşüncelerimi daha bir düzene koyarım böylece. Yoksa
Sayfa 37
Reklam
Evet, insanlar masallara, uydurulmuş hikâyelere bayılırlardı. Gözlerini kör edecek şeyler onları mutlu kılıyordu.
KORİDOR YAYINCILIK - 183Kitabı okudu
Pencereden dışarı bakmaya korkuyorum, kendimi aynada görmekten korkuyorum. Nereye baksam çoğalmış gölgelerimi görüyorum. Fakat iki büklüm gölgeme hayatımdan bahsedeceksem, bir hikâye anlatmam gerekir. Ah, ne çok çocukluk, aşk, çiftleşme, evlilik ve ölüm hikâyeleri var, hiçbiri de gerçek değil! Kıssalar, parlak sözler yordu beni.
Ah, ne çok çocukluk, aşk, çiftleşme, evlilik ve ölüm hikayeleri var, hiçbiri de gerçek değil! Kıssalar, parlak sözler yordu beni.
Sayfa 40 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
149 Elini cariyenin nabzına koydu ve feleğin cevr ü cefâsından birer birer suâl etti. 150 Bir kimsenin ayağına diken batınca, onu dizinin üstüne kor. 151 İğne ucuyla dikenin başını arar, bulamazsa, diken batan yeri tükürüğüyle ıslatır. 152 Ayağa batan diken böyle güç bulunursa, gönüldeki diken nasıl bulunur? Cevap ver. 153 Eğer gönüldeki dikeni herkes görebilseydi; gamların, kederlerin bir adama galebe çalması nasıl mümkün olurdu? 154 Meselâ biri, bir merkebin kuyruğu altına bir diken kor. Merkep onu nasıl çıkaracağını bilmez, sıçramaya başlar. 155 Sıçradıkça diken daha ziyâde batar. Akıllı bir adam lâzımdır ki o dikeni çeksin, çıkarsın. 156 O; diken çıkaracak hekim, üstâd idi. Elini gezdiriyor, taraf taraf tecrübede bulunuyordu. 157 Hikâye yoluyla o cariyeden, dostlarının hâlini sordu. 158 Câriye; memleketine, efendilerine ve hemşehrilerine dâir hekime, açık yâni, izâhâ muhtaç olmayacak sûrette hikâyeler söylüyordu. 159 Hekim, bir taraftan cariyenin hikâye söylemesine kulak veriyor, bir taraftan da nabza ve nabzın atışına dikkat ediyordu. 160 Hastanın nabzı, hangi isim söylenildiği sırada hızlanırsa, cariyenin dünyâda, canının ne istediği anlaşılacaktı.
Sayfa 27
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.