Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.13
Ayfer Tunç sever siniz?
Tüm hayatınız boyu, tanıdığınız herkese "hiçbir şeyden anlamayan, alık" rolü oynadığınızı düşünebiliyor musunuz?
İşte kuru kız bunu başabilmiş. Aslında çok zeki, en önemlisi bilgiye aç, öğrenmeye açık üstelik nerdeyse evden hiç çıkmamış birine göre her şeyi tek başına yapabilecek kadar da öz güvenli biriyken başarmış bunu.
Ayfer Tunç'u ilk olarak Aziz Bey hadisesi kitabıyla tanıdım. Ve sonrasında hemen üçleme olan Kapak kızı, Yeşik Peri Gecesi ve Osman ı okumadım resmen içtim diyebilirim. Bu kitap benim için bir kapak kızı serisi değil lakin yazar bunu bir seri haline getirirse (ki lütfrn getirsin) çok iyi bir başlangıç...
Umarım mutlusundur "kuru kız"
Kesinlikle tavsiyemdir. Okuyunuz
Bir mezarlığı gezdiğimiz zaman, ölüler bize eşlik eder mi? Ya bu bütün mezarlık bizim tanıdıklarımız, hatta bu mezarlık bizim anılarımız ve büyüdüğümüz evimiz ise… Bu kitap tam olarak “Yılanbalığı” nın geçmişini gezinirken, bizi de davet ediyor. Onun ve onunla yaşayan halkın davranışları, yaşamı, çekişmeleri ve duyguları; biraz yorucu da olsa, betimlemeler ile zihnimizi işgal ediyor.
İnsan motifleri zamanda değişip ve zamanın ruhunu yaşarken, ana karakterimiz kendini bu insan dehlizlerinden kaçarak kurtarabiliyor.
-Merhaba Amerika!
Yeniden döndüğünde her şey onun yaşadığı izleri taşıyarak kendi devinimi farklı gerçekleştirmiş. Ama acının tarifi hâlâ aynı.
Bu ezilen halkın çatışmaları, boyun eğişleri, mutlulukları dönemin yer yer savaş gerçekliği yer yer köylü-şehirli çatışmasını insan üzerindeki derin izleri ile sunuyor.
-Çok uzattın.
Okuyunuz.
“Martin Eden” sıradan bir denizcinin sınıfsal farklılıkları; önce hayranlıkla üst sınıfa ait olmaya çalışmasını sonra hayranlık duyduğu üst sınıftan mide bulantısıyla nefret ederek nasıl sıyrıldığını gösteren bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Bireysel çaba ve entellektüel yatırım ile ünlü bir yazar olma yolunun anlatıldığı bu kitap aslında bu çabanın nasıl bir tutkuya dönüştüğünü okura iliklerine işlercesine gösteriyor. Bu tutkuyu sağlayan elbette bir kadın: Ruth. İnsana inancın kazandığı parayla ya da sahip olduğu makam/mevkiyle veya ait olduğu sınıf ile ölçüldüğünü, aşk ve tutkunun bile buna karşı koyamadığını, günümüzde de değişen hiç bir şey olmadığını, sosyoloji /burjuvazi/sosyalizm eleştirilerini sıralayarak yeni bir yol aramamız gerektiğini ve bunda insanlığın belki de çok geç kaldığını hissettiren bir kitap oldu. Okuyunuz okutturunuz.
Hadi tekrar başlayalım...
Sanırım çok fazla kişisel gelişim tarzı kitaplar okumanın yan etkisi olarak bana çok farklı gelmeyen ve sanki hep bildiğimiz şeyleri anlatıyor hissi ile zor akan bir kitap olur kendileri... Geçmiş deneyimlerimizi bir kenara koyarak değerlendirmek gerekirse kitap, size mevcut hayatınızın şartları ne olursa olsun mümkün olan en iyi şekilde nasıl yaşayabileceğinize yönelik öneriler de bulunuyor. Hepimizin insan olduğunu, hatalar yapabileceğimizi, hayatta her zaman kötü şeyler olabileceğini ama hayatın bunlardan ibaret olmadığını, ne kadar zor şartlarda olursak olalım seçim şansımızın olduğunu, nasıl bir hayat yaşamak istiyorsak hayatımızı ona çevirebilecek gücümüzün olduğunu ve bunların yollarını anlatıyor bize. Hiç birinin tek seferde olamayabileceğini, tekrar tekrar denemek gerektiğini, düştüysek kalkarız ;))
Genel geçer ya da her kitap da anlatılanlar dışında sanırım ben de en büyük etkiyi bırakan ; yazar ile aynı meslekte olmamızdan mütevellit belki de, hem mesleki hem de hayatla ilgili olan yeterlilik hislerinin nasıl da aynı ben de de olduğunu fark etmemdi. Tabiki sözel olarak herkes yaşar bunları diyebiliriz ama hani bazen olur ya bir insan çıkar sizin cümleleriniz ile anlatır size kendi hislerini dersiniz ki ben olsam ancak böyle ifade ederdim...
Sonuç olarak bu tür kitapları okumayı seviyorsanız, iyi bir kişisel gelişim kitabı ilk defa deneyecek bir okursanız iyi bir başlangıç kitabı olabilir kendileri...
Sevgiyle okuyunuz, okutunuz efendim...
544 syf.
7/10 puan verdi
Öncelikle spoiler içerir. Lütfen ona göre okuyunuz...
İlk başta Feride'nin küçüklüğünü günlüğe yazmasıyla başlıyor ve günlük şeklinde devam ediyor bu kitap. Çalıkuşu söylemek gerekirse, çok semaptik. İnsanı hemen kendine bağlıyor. Okurken hüzünlü olgularda bile bir güzellik, bir eğlence buldum. Bu da tamamen Feride'nin bakış açısından dolayıydı. Fakaf söylemeden edemeyeceğim Kamuran'ı bir türlü sevemedim. Feride, Kamuran-Kamuran diye yandıkça ben, yapma! Diye ikazlarda bulundum. Tamamiyle berbat bir karakter olduğunu düşünüyorum. Son derece çıt kırıldım! Feride vaktiyle Kamuran'a sen kız olmalıydın, diyordu. Daha haklı bir yorum göremedim. Nazlı bir kız ve umursamaz bir erkeğin karışımı gibi benim gözümde. Üstelik Ferideyi de aldatıyor! Her neyse, kitap genel itibariyle akıcı. Dürüst olmak gerekirse birkaç günde bitirdim. Her bir karakterin içsel yapısı ve karakteristik özellikleri çok iyiydi. Onları içselleştirmek ve benimsemek son derece kolaydı. Doktoru ve askeri çok sevmiştim. Kamurandansa o asker ile evlenmesini isterdim. Ama yan karakterler harcanır düşüncesi o zamanlara kadar uzanıyormuş. Doktor da durumu yine özetliyecek bir cümle kurmuş 'Sen kesinlikle benim küçüğümü hak etmiyorsun ama benim zavallı kızımın kalbi de başkası için çarpmıyor.' Bende tamamen doktor gibi düşünmüştüm. Feride'nin iyiliği için Kamuran ile evlenmeli, kendi selameti için, yoksa bayır aşağı psikolojisiyle hepten delirecek. Kitap güya mutlu sonla bitiyor, Kamuran'ı sevenler için evet, sanırım buna mutlu son diyebiliriz.
Merhabalar, eski Türk filmi tadinda okurken adeta bir yesilçam kurgusunu animsatan bir eserle geldim.
Toplumsal ve bireysel sikintilari, aski, acly ve insan ruhunun derinliklerini ele alan bir hikaye.
Farkli sosyal ve ekonomik kosullarda yasayan insanlarin yagamlarinin kesigtigi noktada her
birinin hayatinda köklü degisikliklere neden
olaylarlar ile yazar toplumsal yapinin bireyler uzerindeki etkilerini gozler onune seriyor.
Egri Köprü yakinlarinda Sivas'ta, Yamali Köy
isimli bir nahiyede geçiyor kurgu.
Ismini halkinin yoksullugundan alan köyde
insanlar fakir bir yasam sürüyor.
Kara Konagin sahibi Yagmur Bey'in kumar illetine bulagmis olmasiyla bir arazide bulunan defineler olaylarin baslangici oluyor.
Tum koy topraklarinda define oldugunu dügünen Yagmur Bey, köylünün arazilerine göz
dikiyor ve köylüye musallat oluyor.
Türlü entrikalar ile borçlarını ödeyen Ferman bey ogluna Yagmur Bey'in kizi Zemheri'yi
istiyor. Ancak gönlü olmayan kiz dugun günü
kaçarak çareyi Kizilirmak sularinda ariyor.
O sirada tarlalarina alismaya giden Ali ve Ömer kizi kurtarmak için ellerinden geleni yapiyorlar.
Kizinin evde olmadigini goren Yagmur bey'in sonrasinda yaptiklari insani dügündüren olaylar
silsilesi ile kitap buram buram Anadolu kokuyor.okuyunuz, okutunuz. Tavsiyemdir.
