Cümleyle vurulan biriyim ben. Neden hala yaşadığımı merak ettiğim günlerde bile gizli saklı ölmeyi beceremedim. Nereden vurulduysam yaralarımı oradan gösterdim.
Sevgili okur, bu diyeceklerim
Bir gülün tomurcuğunda
saklı vasiyetimdendir.
Sanırım çiçekler açarken de ölünebilir.
Zaten yaşamayı beceremeyen
Düzgünce ölmeyi ne bilir?
* * * * *
❝...Kolay mı , bilmiyorum şiir yazmak,
bir köşede saklanıp sessizce ağlamaktan?
Ezberimde bu evin ağlanacak her anısı
ve yazılacak her acısı...
Dün gibi aklımda
“Tavan..İç dünyamı yansıtıyor..Kocaman ışıltılı bir avize..Yaşantım..Bir anda paramparça oluyor..Kalan şey ise kocaman bir boşluk..Doldurmaya çalışıyorsun, olmuyor...Parçaları birleştireyim desen, boşuna..Ölmeyi bile beceremedim..Hemde bu kadar yaşamak istemediğim halde...”
Nora kendini düşündüğün de — ki son zamanlarda gitgide daha çok düşünmeye başlamıştı— ancak olmadığı şeyler aracılığıyla düşünebiliyordu. Olmayı beceremediği şeyler aracılığıyla. Olmayı beceremediği çok fazla şey vardı. Zihninde sürekli tekrarlanan pişmanlıklar. Yüzücü olup olimpiyatlara katılamadım. Buzul bilimci olamadım. Dan'in karısı olamadım. Anne olamadım. Labirentler'in vokalisti olamadım. Cidden iyi ve cidden mutlu biri olamadım. Voltaire'e bakmayı beceremedim. Şimdiyse, bunlar yetmiyormuş gibi, ölmeyi bile becerememişti. Boşa harcadığı fırsatların bu kadar çok olması cidden acınacak bir durumdu.
"Gece Yarısı Kütüphanesi burada durdukça, Nora, ölümden korunacaksın. Şimdi nasıl yaşamak istediğine karar vermek zorundasın."
Yaşadığını sanan cesetlerle dolu bu dünya.
Kalbini kıran cümleleri sevdiğin insanlardan duymak kabaca.
İnsanlar bitmiş bir aşkın naaşını uğurlamaya çalışıyor kalbinden.
Çırpınıyor kalpler.
Çırpına çırpına ölüyor kalpleri.
Ölemedim.
Ölmeyi bile beceremedim.
Son kez de olsa sarıl bana o an mutlu ölebilirim.