Kitap 2 bölümden oluşuyor. İlk kısım yaşamın kısalığı üzerine. O kadar güzel yerlere değinmiş ki yazar etkilenmemek elde değil. Seneca şu sözlerle açıklıyor yaşamı "Açıkçası, bize verilen ömür pek de kısa değildir, ne var ki büyük bir kısmını boşa harcıyoruz. Doğru şekilde değerlendirildiği takdirde yaşamın yeteri kadar uzun ve büyük başarıları mümkün kılacak derecede cömertçe bahsedildiğini görebiliriz. Ancak, şatafat ve umursamazlık içinde çarçur edildiğinde ve hiçbir iyi amaca hizmet etmediğinde, biz hayatın geçip gittiğini fark edemeden, mutlak sonun geldiği gerçeğiyle karşı karşıya kalırız. Doğrusu, sahip olduğumuz hayat ne kısadır ne de eksiktir ama bizler onu kısaltır ve ziyan ederiz." O kadar güzel açıklamış ki . İnsanın zamanı bol keseden kullandığını söylüyor çünkü göremiyoruz para gibi harcayamiyoruz diye çok cömert davranıyoruz. Ama giden zaman geri gelmiyor bunun bir telafisi de yok. Giden ömürden gidiyor.
2.kisimda ise insan nasıl mutlu olur üzerine bölüm bölüm yazmış. Az ile kanaat edin mutlu olun diyor. Erdeme çok önem veriyor, ve mutlu olmanın yegane sebebi felsefedir diyor yazarımız. Kesinlikle okunması gereken bir kitap ve tekrar alintilarini okuyacağım bir kitap. Sanırım en çok alıntıyı bu kitapta yaptım. Şundan da bahsediyor size verilen ile mutlu olmaya calisin fazlasinda gözünüz olmasin. Son olarak da öyle ağır bir dili felan da yok gayet basit anlaşılabilir şekilde açıklamış.
"Suçlu adamlar yakayı kurtarabileceklerine akıl erdirdikleri zaman ne kadar cesur ve cüretli olurlarsa, yakayı kurtarmayacaklarını anladıkları zaman da o kadar zayıf ve itaatli olur. Yalvarıp yakarmaktan başka bir şey yapamazlar."
Bir gece başımızı alıp gitsek diyorum
Bir deniz kenarı mı olur
Bir dağ başımı mı olur
Kaçsak bu kalabalıktan
Bir yer bulsak kendimize
Düzenli yaşamalardan uzakta
Bir yanımız da şehrin ışıkları
Bir yanımızda kucak dolusu yıldızlar
Orada hiç yemesek hiç uyumasak
Hiç düşünmesek yarını
Sonra unutsak sıkıntısını günlerin
Gecenin karanlığını
Sonra bıraksak kendimizi sevgiye erdemliğe mutluluğa
#alıntı
Mistikler sorar: İnsan her şeyi bilen midir? Yanılmaz mıdır? Öyleyse nasıl olur da Tanrı'nın veya Tanrı'nın temsilcilerinin sözüne karşı çıkmaya ve kendisini her şeyin hakimi olarak göstermeye cesaret eder?
Entelektüel gurur -mistiklerin mantıksız şekilde ima ettikleri gibi- her şeyi bilme veya yanılmama iddiasında değildir. Aksine, insanın bilgi için bizzat çaba göstermesi gerektiği için bu sorumluluğu üstlenen insanlar haklı olarak bu gururu hissederler.