Sadece çocuklar büyümedi. Cumhuriyet de büyüdü. Her yıl 29 Ekim'de büyük bir coşkuyla kutladık, ilk gün nasılsa her yıl öyleydik. Mustafa Kemal Paşa, Onuncu Yıl Nutku'nu okurken ben de oradaydım. Ama bu kez ne çörek satmak için ne şerbet satmak için ne de gazete manşetlerini bağırmak için. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir öğretmeni olarak öğrencilerimle birlikte tören yerindeydim. Cumhuriyet'e çok şey borçluyduk, bu borcu ancak çalışarak ödeyecektim.
Sayfa 114 - KronikKitapBaski1Kitabı okudu
…Atatürk'ün yaptıklarını gayri millî bulan birtakım insanlar türemiştir. Bunlar, milliyetçiliği birtakım geri fikirlere, bu milleti uzun yıllar bir Orta Çağ topluluğu hâline getiren geleneklere bağlı kalmak, gençleri birtakım hayaller peşinde sürüklemek şeklinde anlayan insanlardır. Atatürk en büyük milliyetçilerden biri idi, fakat o milliyetçiliği bu çeşit insanlar gibi anlamazdı. Atatürk'e göre milliyetçilik, Türk milletini en ileri, en kültürlü, en kuvvetli, en mesut milletler seviyesine çıkarmaktı. Bunun için de ilk önce kendini küçük görmeye alışmış Türk milletini bu aşağılık duygusundan kurtarmak istedi. Tarih ve Dil üzerindeki çalışmalarının bir sebebi de budur. Atatürk, Türk'e âşıktı. Onun içindir ki Onuncu Yıl Nutku'nu "Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözleriyle bitirmişti.
Sayfa 12 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
Reklam
onuncu yıl nutkunda yapılan düzeltmeler hakkındadır.
1933 İlkteşrin (Ekim) ortalarında : - Onuncu yıl dönümünde ne söyleyeceğiz? Düşünüp bir şeyler hazırlayalım! tarzında bir emir vermişti. Ekseriya emirlerinin sınırları çok genişti. Yani bunu alan, gayret ve kabiliyetine göre onu, emirlerin sınırlarından çıkmadan muhtelif derecede ifa edebilirdi. Ve o işteki azami verimini vermesi mümkün olurdu. Mesela yukarıdaki emre göre baştan aşağı bir nutuk müsveddesi hazırlanabileceği gibi, mevzuubahis edilebilecek noktaların tespiti veyahut onların düşünülmesiyle de iktifa olunabilirdi (yetinilebilirdi). Fakat her halde Atatürk, asgari olarak, muhatabına "-Bundan böyle zihnin bilhassa bununla meşgul olsun!" demiş bulunuyordu. Bu emri alışımın ikinci günü, adetim olduğu veçhile (üzere), Yaverlikten Atatürk' ün uyandığı haberi verilince odasına gitmiştim. Beni görünce: - Bu gece çalıştım ve nutku yazdım, dedi. Bazen pek geç de olsa misafirlerini uğurladıktan sonra oturup çalışırdı... ... Ondan sonra gerek kendi düşünceleri, gerek kendi mütalaaları üzerine nutuk bazı değişiklikler görmüştür... Fakat okuyucularımın dikkatini bilhassa ... dört satır üzerine çekmek isterim: "Bu söylediklerim hakikat olduğu gün senden ve bütün medeni beşeriyetten dileğim şudur: "Beni hatırlayınız." Bu sözler bana çok hazin gelmişti, adeta bir vedaname hissi veriyordu. Bütün milletin o güne onunla erişmeyi dilediğini ve düşündüğünü söyleyip bu cümlenin kaldırılmasını rica ettim. Cümlenin sonuna görülen işareti koydu, sonra müsveddeyi gören hemen herkes aynı şeyi tekrarlayınca cümleyi çizdi. -Yusuf Hikmet BAYUR
Sayfa 212 - "Onuncu Yıl Nutku Hakkında Bir Hatıra", Ulus Gazetesi, 10 Sonteşrin 1939, s.11Kitabı okudu
Sadece çocuklar büyümedi. Cumhuriyet de büyüdü. Her yıl 29 Ekim'de büyük bir coşkuyla kutladık, ilk gün nasılsa her yıl öyleydik. Mustafa Kemal Paşa, Onuncu Yıl Nutku'nu okurken ben de oradaydım. Ama bu kez ne çörek satmak için ne şerbet satmak için ne de gazete manşetlerini bağırmak için. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir öğretmeni olarak öğrencilerimle birlikte tören yerindeydim. Cumhuriyet'e çok şey borçluyduk, bu borcu ancak çalışarak ödeyecektim.
Sayfa 114Kitabı okudu
Diğer taraftan Cevdet Kerim’in tutuklular hakkında devlet ve hükümet başkanından şefaat dilenilmesi konusundaki telkinlere karşı delegelerden Namık (maalesef şimdi nerede olduğunu ve ne iş yaptığını bilmiyorum) Türkiye’de yargı kuvvetinin yasama ve yürütmeden bağımsız olduğunu, Türkiye’de âdil hakimlerin bulunduğunu ve yaptığımız mitingte millî menfaatimiz açısından haklı olduğumuzu, kimsenin şefaatine ihtiyacımız olmadığını, sadece vicdanımıza karşı sorumlu bulunduğumuz tezini öne sürdü. Aynı tez kongrece de uygun görüldü. Sanıyoruz ki Namık’ ın konuşmaları Büyük Atatürk’ün «Bursa Nutku» nu vermesinde etkin olmuştur. Kısa bir süre sonra yargıç karşısına çıkarıldık ve tahliye edildik. Bu sırada İstanbul Barosu’ndan ve diğer barolardan sayısız avukatlar fahrî vekâletimizi almak için müracaat ettiler. Biz tutuklular nezaket icabı fahrî vekâletimizi bize müracaat eden bütün avukatlara verdik. Bunlar arasında rahmetli İrfan Emin ve rahmetli Ethem Ruhi beyler görevlerini yerine getirdiler. Yargılama sırasında onuncu yıl affı çıktığından dava düşmüştür. Mitingi düzenleyenler affın kapsamına alındığı halde, polisi dövenler affın kapsamına alınmadılar, bunların hakkında kovuşturma devam etti. Polisi dövenler hakkında aleyhte tanıklıkta bulunacak kimseler çıkmadı. Tanık polisler de bazı arkadaşlarının dövüldüğünü, fakat dövenlerin bu sanıklar olup olmadığını bilemediklerini söylediler. O zamanın İstanbul emniyetinde yüsek rütbeli bir polis yetkilisi Kâmuran (emniyet emekli genel müdürü Kâmuran Çukruh) bu doğrultuda şahadette bulundu. Böylece polisi dövmekten sanık olanların hiç biri cezalanmadı.
Atatürk
_Bir gün ressamlar Türk'ün simasını kaybederlerse, yıldırımı alıp yapıversinler. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir. Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne en aşağı 7 bin senelik bir Türk beşiğidir. Bu beşik tabiatın
Reklam
46 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.