Beyza

* Her ne denlü o cürmüne hadd u nihâyet yoğ ise Avniyâ kat’ eyleme sen avn-i Rahmân'dan ümîd ~Fatih Sultan *Beden almakla doyar, ruh vermekle. Elini vermeye alıştır, bir gün can vereceksin. * Peygamber seçilmek, Allah tarafından tayin olunmak sebepsiz ve resen ama görünür âlemde sebepler var. Hz. Musa'nın sabrı... Bir koyun ona gün boyu eziyet çektiriyor, koyunu yakalamak istemesine rağmen bulunca hiç öfkelenmeden mülayim davranıyor; yani ahlakı... Resûl-i Zişân Efendimiz bunu anlattığında soruldu: Sizin peygamberlikle şereflenmeniz hangi sebepten? Bu suale Peygamberimiz (s.a.v.), "Îsar sahibiyimdir," buyurdu. Yani açken ekmeğini veriyorsun...
Reklam
*Hayrı ve kemali kendinden bilen hain olur. * Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber, Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?
Dilinden düşürmediği bir dua var Abdullah b.Ömer’in; ”Allah’ım! Beni bugün dağıtacağın her hayırdan, indireceğin her hidayet nurundan, yazacağın her rahmetten, vereceğin her rızıktan, defedeceğin her zarardan, kaldıracağın her beladan ve önleyeceğin her fitneden en fazla nasiplenen kullarından eyle!” Amin

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Yaşları ilerledikçe insanları dine yönelten şeyin ölüm ve ölümden sonraki şey­lerin korkusu olduğunu söylerler. Fakat kendi deneyimim beni şu inanca yöneltti: böyle korku ve düşüncelerden apayrı olarak, dinî duygular biz yaş­landıkça gelişme eğilimi gösterirler, çünkü ihtiraslarımız ateşini yitirdikçe, hayal güçlerimiz ve duygularımız köreldikçe aklımız daha rahat işler hale gelir, bir zamanlar aklımızı çelen imgeler, arzular ve heveslerden arındıkça Tanrı, gizlendiği bulutların arkasından görünür, ruhumuz bütün aydınlıkların kaynağı olan bu varlığı hisseder, görür ve ona yönelir, bu yöneliş doğal ve kaçınılmazdır; duygu­lar dünyasına canlılığını ve cazibesini veren her şeyi artık yitirmekte olduğumuz için, o muazzam varoluş artık içsel ya da dışsal etkilerle desteklen­mediği için, kalıcı bir şeye, bizi asla yanıltmayacak bir şeye tutunma ihtiyacı hissederiz -bir gerçekliğe, mutlak ve ebedî bir gerçeğe tutunmak isteriz. Evet, kaçınılmaz bir biçimde Tanrı’ya yöneliriz; bu dinî duygu, doğası gereği öyle saftır ve bunu yaşayan ruha öyle bir mutluluk verir ki, diğer bütün yitir­diklerimizi telafi eder.”
*Serseri yürüyüşlere bırakırsınız bazen kendinizi. Ahenkli adımlarla başlar kaçışlarınız. Hangi sokağa girseniz bitti dediğiniz eski bir sayfanın satırlarında bulursunuz kendinizi. Dünde kaldı dediğiniz ne varsa, döndüğünüz her köşe başında karşı- nıza çıkar. Şehri küçültür serseri yürüyüşler. Unuttum dediğiniz ne kadar yüz varsa, kalabalığın içinde size bakar. Sokak satıcılarının seslerine bırakırsınız kendinizi, vitrinlere yahut da. Bir bulvar gazetesinin üçüncü sayfasına düşer yaşamınız. *cüretkâr olmazsa insan, gerçek asla kendini ele vermez.
Reklam
Reklam