Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Orhan Veli Edebiyat Hakkında Konuşuyor Yir­mi beş­li­ğin sa­rı kâ­ğıt­lı pa­ke­tin­den bir si­ga­ra çe­ki­yor ve yak­tık­tan son­ra, de­rin bir ne­fes çe­ke­rek yü­zü­me ba­kı­yor: – Doğ­ru­su genç­ler­den en be­ğen­dik­le­rim Yah­ya Ke­mal’dir. Eser­le­ri mey­dan­da, da­ha genç­ler­den Me­lih Cev­det, Ok­tay Ri­fat, Sa­it Fa­ik, Or­han Ke­mal’i de sa­ya­bi­li­riz. Bir de Mem­duh Şev­ket Esen­dal. Yal­nız ona bi­raz içer­li­yo­rum. Hi­kâ­ye­le­ri­ni ken­di adıy­la neş­ret­me­yi ga­li­ba kü­çük­lük sa­yı­yor. Bu da yük­sek si­ya­si mev­ki­ler el­de et­miş ol­ma­sın­dan ge­li­yor. Ama bun­dan yüz se­ne son­ra, Mem­duh Şev­ket Esen­dal adın­da bir ada­mın ya­şa­dı­ğı­nı bi­le­cek­ler­se, an­cak hi­kâ­ye­le­riy­le bi­le­cek­ler. Hiç kim­se­nin bu isim­de meş­hur bir po­li­ti­ka­cı­nın ya­şa­dı­ğın­dan ha­be­ri ol­ma­ya­cak.
Garip İçin
Güçlüklere, bir başına da olsa, karşı koyan insan güçlü insan olmalı. Ben bunu yalnız kalıp da umutsuzluk içinde olduğumu hissettiğim anlarda daha iyi anladım. Bununla birlikte, yıllardanberi, o kadar çok zamanlar yalnız kaldım ki, bu duruma neredeyse alışır,üstelik güçlü olmanın gururunu duyabilmek içinzaman zaman yalnızlığı arar oldum. Şu anda gurur diye adlandırdığım bu duygu, başlangıçta bir avunma yoluydu. Yaşamlarının, benim gibi, acılarla dolu olduğunu sananlar, buna benzer bir sürü avunma çareleri bulmuşlardır. Bu çareler, yalnız kalmış insanların yalnızlık anlarındaki arkadaşlarıdır. Yaşamın karşısında sırasında ölümün bile karşısında, ancak bu arkadaşların yardımıyla tutunabiliriz. Benim, yukarıda sözünü ettiğim gurura benzer birkaç ‘arkadaşım’ daha var. Vakit olsa da sizinle, onlar hakkında konuşabilsem. Ne iyi olur!
Reklam
12 Şubat 1947
Son mektubun hakkımda iyi olmayan düşüncelerle dolu Yedigün'deki röportaj hoşuna gitmemiş. Bunları unutulmamak için girişilmiş teşebbüsler olduğunu mu zannediyorsun? Bir kere, ben hiçbir gazeteciye gidip de şu bu mesele hakkında benimle konuşur musun demedim. Üstelik onların müracaatlarına çok defa ret cevabı verdim. Çünkü ben de rahatsız oluyorum. Söylediklerim hiçbir vakit benim söylediğim gibi çıkmıyor.
Sayfa 34 - yapı kredi yayınlarıKitabı okudu
Türk Şiirindeki Yenileşme Hareketi "Garip Akımı"
1941'de liseden arkadaşları Oktay Rifat ve Melih Cevdet ile birlikte, ortaklaşa çıkardıkları Garip adlı şiir kitabına A. Breton tarafından 1924'te kaleme alınmış olan "Gerçeküstücülük Bildirgesi"nden (Manifeste du Surrealisrne) esinlenerek yazdığı imzasız bir önsözle Türk şiirindeki yenileşme hareketini başlattı. "Şiir Hakkında Düşünceler" başlıklı bu önsöz, aslında 1939-40 yıllarında Varlık'ta yayımladığı "Şiire Dair" başlıklı yazılarını içeriyordu. "Bu kitap sizi alışılmış şeylerden şüpheye davet edecektir" ibaresiyle başlayan kitabın önsözünde ad belirtmeden hem Nazım Hikmet'in toplumcu şiirine hem de simgeci ve geleneksel hece şiirine karşı çıkan Orhan Veli; Şiirin "insanın beş duyusuna değil, kafasına hitap eden bir söz sanatı" olduğunu, ölçü ve uyağın şiiri yozlaştırdığını, bunun için şairaneliğe sırt çevrilerek yeni araçlar ve yeni yollarla çoğunluğa seslenmek gerektiğini vurguluyordu. Konuşma diline yaslanan bu yeni şiir sokaktaki adamın yaşamına eğilmeli, sözcük hiyerarşisine ve parıltılı sözcüklerin egemenliğine son vermeliydi.
“Orhan Veli Edebiyat Hakkında Konuşuyor” isimli başlıktan..
Ben sanatla edebiyatı birbirinden ayırıyorum ve şiiri sanata sokuyorum. Roman, hikâye ve tiyatro edebiyat çerçevesi içine giriyor. Fikir sanatta yer alamıyor. Ama edebiyat fikre dayanıyor. Bu itibarla edebiyatın halk kitlelerine bir şeyler söylemesi lazım. Okur-yazarları halka doğru götüren bir edebiyat isterim. Yani edebiyatın çoğunluğa hitap etmesini istiyorum. Çoğunluk okuyup anlamalıdır. Anlayabilmesi için de edebiyatta kendi meselelerinden bahsedilmesi lazım.
Sayfa 57
Hayatım hakkında malumat istiyorsun. Hayatımın hiçbir fevkaladeliği yok sevgilim.
Sayfa 146Kitabı okudu
Reklam
Bu bahsi derinleştirmek isterdim. Ama söyleyeceğim sözlerin âlimâne olmasından korkuyorum. Şiir hakkında âlimâne olmadan da söylenebilecek sözler var. Fakat Garip'i yazdığım zaman, daha ziyâde, garipliğin nereden geldiğini düşünmüş, şiirin kıymetleri üzerinde o kadar durmamıştım. Gerçi o kıymetleri, o vakitler pek de bilmiyordum ya. Ama bugün öyle değil. Şiir üzerinde hem tecrübem fazla, hem bilgim. Bununla beraber o tecrübeleri, o bilgileri anlatmak bana şu anda, o günkünden daha güç görünüyor. Daha doğrusu, anlatılmasından ziyâde, anlaşılmasının güç olacağını sanıyorum. Hoş, böyle olmasa da, söyleyeceğim sözler neye yarayacak bilmem. Fikir tarihi, bir fikir madrabazlığı tarihinden başka bir şey değil. Bugüne gelinceye kadar birsürü şeyler söylenmiş. Ama, gerçek olarak ne söylenmiş? Bir aralık, bir arkadaşım "Sanat bahislerinde aksini ispat edemeyeceğim mesele yoktur." demişti. Aksi ispat edilemeyecek mesele yoktur, demek; ispat edilecek mesele yoktur, demektir. Mâdem ki ispat edilecek mesele yok; ne diye düşünüyor, ne diye konuşuyor, ne diye yazıyoruz? Sanattan bahsetmek de, sanatla uğraşmak gibi, kaçınılmaz, şifâ bulunmaz bir hastalık mı yoksa?
83 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.