Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Din gayretiyle, iman gayretiyle kurtulan, şehitler ve gaziler memleketi olan bu memlekette kendi öz vatanımızda, kendi vicdanımızın, kendi imanımızın, kendi tarihimizin sesini duyurmak, neden, niçin hangi ölçülere göre suç oluyor?
Bizi mazimizden, bizi kökümüzden, bizi bizden ayırdılar. Ne kadar batırdılarsa, o kadar "kurtardık", ne kadar yıktılarsa o kadar "yaptık”, ne kadar öldürdülerse o kadar "yarattık" dediler.
Reklam
Kültür emperyalizmi, siyasî askerî emperyalizmden daha tehlikelidir. Çünkü milletler topla, tüfekle, zorla yok edilemezler. Fakat yabancı ideolojilerin, yabancı zevklerin propagandası içinde kendilerini kaybeder, erir giderler.
Necip Fazıl, Hüseyin Nihâl Atsız, Osman Yüksel Serdengeçti birer dâva adamı idiler... Yaşıyorlardı ve bağırıyorlardı. Bugünkü gençler yalnızca viyaklıyor.
Ben nerede, hangi şartlar altında bulunursam bulunayım, fikirlerimden, davamdan zerre kadar fedakârlık yapmam.
Her şeyden ve herkesten şüphe... Amma kendi söylediklerinden asla şüphe etmeye kimsenin hakkı yok! Şüphe ettiğiniz takdirde inkılâp düşmanı, yobaz olursunuz. Yalnız gözünle gördüğüne inanacaksın! Aklın ermediği her şeyi inkâr edeceksin! Tam hayvanca bir idrak, daha doğrusu idraksizlik. Öyle ya... Zavallı koyun, kurt gelinceye, gözleriyle kurdu görünceye kadar kurdun varlığından habersiz. Gözün görmediği, aklın ermediği ha... Göz nereye kadar görür, akıl nereye kadar erer?!..
Reklam
Zaten sağlığında rahmetli, Peygamberimizin bu hadisini tekrar eder: "Bir şehit olsam, ah bir şehit olsam" der dururdu. İşte muradına erdi. Allah şefaatinden mahrum etmesin yavrum.
Evet ölüler var; yaşayan ölüler!.. Elbette öldüren var. Öldüren kim?
Atsız Uyarılarına Devam Ediyor: Soruşturmaya ve hakkında dava açılmasına rağmen Atsız uyarılarına devam eder. 19 Ağustos'ta yazdığı yazı Ötüken'in Eylül sayısında çıkar: "Bağımsız Kürt Devleti Propagandası". 8-29 Mart 1967 tarihlerinde Yeni Gazete'de tefrika edilen "Barzani'nin Karargâhında” başlıklı yazı
Bir vatandaş bir adam yaralar.Cezası yıllarca hapislerde yatmaktır.Bir insan, bir zümre, bir nesli mahveder, bir milleti öldürür, Cezası yıllarca saltanat sürmektir.
Sayfa 12 - TedevKitabı okudu
Reklam
Atsız da savunmasında işkenceleri şöyle anlatır: "Emniyet Müdürlüğü'nde işkence odasındaki feryatlarını kendi hücremden ıstırapla dinlediğim, mahkemede ilk tahkikattakine aykırı ifade verirse yeniden aynı işkenceye sokulmakla tehdit edildiğini bildiğim Reha... İnsanların insan gibi hava ve güneş görerek yaşayacağı kocaman bir askerî
3 Mayıs'ı izleyen günlerde görevden almalar ve tutuklamalar devam eder. 3 Mayıs gösterilerine katılanlardan gözaltına alınanların sayısı 160'tan fazladır. Bunlardan elebaşı kabul edilenler tutuklanmıştır. "Nezarete alınan talebelerden Şevki Ersoy 1 ay, bazıları 15 gün hattâ 2 ay nezarette kalmışlardı. Osman Yüksel ise tam 3,5 ay sonra suçsuzdur diye serbest bırakılmıştı. Öğretmen Ziya Özkaynak da uzun müddet nezarette kalanlar arasında idi.” (Darendelioğlu 1968: 126). “Polatlı'da 14 asteğmen 12 gün mevkuf tutuldu. 250 Harbiyeli hakkında tahkikat açıldı.” (Türkeş 1972: 39).
MHP, Rakı masalarında, para kasalarında kurulmuş bir parti değildir
Arkadaşlar: Milliyetçi Hareket Partisi, rakı masalarında, para kasalarında kurulmuş bir parti değildir. Milliyetçi Hareket Partisi, zindanlarda, tabutluklarda, sehpa gölgelerinde kurulmuş bir partidir. Milliyetçi Hareket Partisi'ni kuranlar, Allah yolunda, millet yolunda, vatan yolunda anadan, babadan, yârdan hatta serden geçen insanlardır. Harama uzanmamış eller, temiz alınlar, eğilmez başlar, bükülmez bilekler, en ulvî dilekler, komünizmi ezecek güçler, imanlı gençler... Hepsi bu partidedir. Bu parti senin partindir. Oyunu üç kâğıtçılara verme... Üç Hilâl'cilere ver... Damgayı Mübarek Üç Ayların altına bas . Sizi ürkek partiden erkek partiye davet ediyorum.. Allah yardımcımız olsun!. Ekim 1969 Radyo Konuşmalarım
OSMAN YÜKSEL SERDENGEÇTİ SAYFA 93Kitabı okudu
Atatürk Ne Demiş? !
3 Mayıs 1944 Nümayişlerinde emniyete alınmıştık. Hamd olsun o zamandan beri emniyet altındayız ya! O zaman, vaktiyle Atatürk'ün yanında hizmet etmiş sivil polislerden biri anlatmıştı: "Bir gün Atatürk yine o meşhur âlemlerinden birini yaşıyor, yaşatıyordu. Salona büyük bir masa kurulmuştu. Ata hem içiyor, hem konuşuyordu. Bir aralık durdu, etrafındakilere: "Söyleyin bakalım, bu millet ben öldükten sonra hakkımda ne diyecek?" Hâzırun sıra ile sorguya çekildi. Kimi münci, kimi dâhi, kimi bu milleti ve bu vatanı yoktan var eden insan demişler. Hatta Allah'a, peygambere kadar yol alan olmuş. Atatürk gülmüş, "hayır, demiş, hayır... Hiçbiriniz bilemediniz. Bakın ne diyecek bu millet benim hakkımda... Bu Adamın etrafını böyle PUŞT PEZEVENK takımı sarmasaydı memlekete daha çok hizmetler yapacaktı." Atatürk'ün bu sözü üzerine etraftan öylesine bir alkış kopmuş ki Ata'nın elindeki kadeh düşmüş!.
Gülünç Hakikatler, Osman Yüksel Serdengeçti SAYFA 20Kitabı okudu
• uçurumun kenarındayız. gençlerimiz kendilerini vatana, millete büyük ülkülere verecek yerde, kaldırımlara veriyorlar. ders kitaplarından çok aynaya bakıyorlar. kız kafesliyorlar, kafese koyuyorlar. bütün kabiliyetlerini bu sahada kullanıyorlar. kızlarımız daha çocuk denilecek yaşlarda dostlar ediniyorlar. namuslu, edepli eski Türk hanımları, bir yastıkta kocayan evliler, ağır ve olgun aile reisleri tarihe karışmak üzeredir.
Sayfa 71
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.