Genellikle Osmanlı tarihi bir yıkılışın tarihi olarak anlatılır. Genelde cevabı aranan soru, Osmanlı devleti ne zaman duraklamaya ve gerilemeye başladı ve neden yıkıldı? Bu perspektiften bakılırsa Osmanlı tarihinde müspet bir şey bulunamaz, yapılan her şey Osmanlı Devleti’nin yıkılmasına bir katkı olarak değerlendirilir. Halbuki Osmanlı Devleti insanlık tarihinin gördüğü en uzun yaşayan devletlerden biridir. Osmanlı ailesi belki de en uzun süreyle hükümran olan hanedandır. Önemli olan ve sorulması gereken soru şu: Osmanlı devleti üç kıtaya, bu kadar dile, bu kadar etnik farklılığa rağmen, bu kadar uzun süre varlığını nasıl sürdürdü? Varlık ciheti ön plana çıkarılacak olursa o zaman her şairin, her düşünürün, her sufinin, her padişahın, her askerin, her vezirin konumu, varlığı sürdürmeye katkı sağlayan birisi olarak taayyün eder. Demek ki bu noktada Osmanlı devletine olan bakışın değişmesi lazım. Bu değişmediği müddetce Osmanlı devletinde müspet hiçbir şey görülemez. Kim ne yaptıysa Osmanlı Devleti’nin yıkılışına katkıda bulunmuş gibi gözükecektir.