Cehennem, sadece yargılayanlar ve yargılanmayı kabul edenler için kötüdür. Cennetin ve onu meşrulaştıranların tersine, cehennem, özgür ruhun meskenidir.
Yaşamak, kendisi olabilmeyi ve yaşama etkin bir biçimde katılabilmeyi tanımlar. Bu, insanın kendi sorumluluğunu, bir başka deyişle, hayatına anlam katma sorumluluğunu içerir. Sorumluluğunu üstlenen kişi özgürdür. Özgür insan daha az korkar, onun için sevebilir.
Sayfa 161Kitabı okudu
Reklam
"Yaşamak için ne çok neden var! Balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka nedenler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz, becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi, özgür olabiliriz! Uçmayı öğrenebiliriz!"
Yaşı ilerleyen insan başkalarının onu hakkında ne düşündüğünü giderek daha az dert ediyor ve işte o zaman da daha özgür oluyordu.
"Üyelerinden her birinin canını, malını bütün ortak güçle savunup koruyan öyle bir toplum biçimi bulmalı ki, orada her insan hem her kesle birleştiği halde yine kendi buyruğunda kalsın, hem de eskisi kadar özgür olsun".
Sosyal olarak denetlenen bir terbiye kaçınılmazdır çünkü insanların doğal eğilimleri bir arada yaşamalarını imkânsız kılar, hem de kabul edilemeyecek kadar kaba ve tehlikelidir. Çoğu düşünür bazı doğal dürtülerin baskısının özellikle güçlü olduğu ve bu yüzden her insan grubu tarafından şu ya da bu biçimde düzenlenmesi gerektiği fikrine katılır. Cinsellik ve saldırganlık dürtüleri, grupların ancak felaketleri pahasına denetim altına almayı düşünmeyebilecekleri dürtüler olarak adları en sık anılanlardır. Düşünürler, bu gibi dürtüler özgür bırakılacak olursa hiçbir grubun dayanamayacağına, dürtülerin, sosyal hayatı bütünüyle imkânsız kılacak kadar şiddetli çatışmalar doğuracağına işaret ederler.
Reklam
Hayır diyemediğinizde, özgür değilsinizdir. Yaşamınızın ipleri başkalarının elindedir. Hayatınızdaki herkes iplerinizden çekiştirerek oradan oraya savuruyordur sizi. Ne bir yere ulaşabiliyorsunuzdur artık ne de kim olduğunuzu ve aslında ne istediğinizi düşünecek kadar gücünüz kalmıştır.
Sayfa 23 - Destek YayınlarıKitabı okuyor
Bugüne kadar ahlâk, sırf özgür olduğu için kendini akıl yoluyla koşulsuz yasalara bağlayan yetkin insanın kavrayışı üzerine temellendirildiğinden, ne insanın, hakkındaki görevini öğrenmesini gerektirecek kendi üzerinde başka bir Varlık’a gereksinmesine, ne de uğruna görevini yerine getireceği yasa harici bir güdü olduğu fikirlerine ihtiyaç duyuldu. İnsan böyle bir ihtiyaca maruz kalmışsa bile, bu kendi suçudur; ve hal böyleyse, ihtiyacını kendi dışındaki hiçbir şeyle ilgili karşılayamaz: Çünkü kendi içinden ve kendi özgürlüğünden doğmayan hiçbir şeyin, ahlâkındaki eksikliği gidermesi mümkün değildir.
Sayfa 11 - Literatürk Academia Yayınları, 2. Baskı, Şubat 2017.Kitabı okuyor
“Doğa insanlara faydalı olmamı buyuruyor köle ya da özgür, soylu ya da azat edilmiş olmaları, haklı olarak ya da dostlar arasında özgürlüğüne kavuşmuş olmaları ne fark eder?”
"İç çekerek, 'Niçin geldim dünyaya?' diye soruyordum kendi kendime. Yaşamak için yaratılmıştım, yaşamadan ölüyordum."
Reklam
Clay uzanıp, onu bileğinden yakalayarak kendine doğru çekti. "Yapma!" "Üzerimi değiştirmeyeyim mi?" Clay başını salladı. "Benim gömleğimi giy." "İçimde sütyen bile yok," diye cevap verdi Julia, bu fikrin ne kadar saçma olduğunu açıklamaya çalışarak. "Biliyorum," dedi Clay sırıtarak. "Demek benim 'özgür' halimi beğeniyorsun öyle mi?" "Çok güzel göğüslerin var ve ben, benden sadece iki adım ötede, üstelik yalnızca bir saat önce benim üzerimde olan bir şeyle örtülü oluşunu bilerek kıv- ranmak istiyorum," dedi parmaklarını gömleğin üze- rinde gezdirip, dışarı fırlamış göğüslerine dokunma- dan. Ve Julia'nın tüyleri diken diken oldu. "Peki, alt tarafım ne olacak? Belimden altım çıplak vaziyette mi dolaşmamı istiyorsun?" "Benim isteğim, senin o eteği tekrar üzerine geçirmen. Ama iç çamaşırı giymeden; sadece topuklu ayak- kabıların, eteğin ve benim gömleğim," dedi yumuşak bir ses tonuyla. Vereceği cevabı beklerken her zaman- kinden daha karanlık bakan gözlerini Julia'ya dikti.
Sayfa 104
Hiç korkmamış olsaydım keşke. Hiçbir korkuyu tatmamış olsaydı bilincim ve bedenim. Korunmaya ve savunmaya gerek duymasaydım. Korkuyu bilmeyen canımın istediği gibi davranıp, korkuyu bilmeyen canımın istediği gibi konuşsaydım. Gerçekten nefes alabilseydim her an. Gerçekten yaşayabilseydim. Ben olsaydım sadece, en doğal halimle. Gerçekte yaşayabilseydim keşke. Öyle uyansaydım her sabah; öyle tat alsaydım, öyle dokunsaydım, öyle koklasaydım tüm kokuları, öyle duysaydım sesleri... Öylece kendime özgürlüğümle, özgünlüğümle olsaydım bu dünyada, bu rüyada. Kendine özgü, özgün ve özgür. Var olsaydım olabilir miyim? Keşke...
Felsefi içgörünün en alt kademesinden en üst basamağına kadar olan merak duygusu ve bilgi edinme baskısı, özgür olma isteğinden, fikir ve düşüncelerinde dünyayı kendine ait bir yer yapabilme çabasının doğar.
Bir kuş gibi özgür olmak isterdim gökyüzünde
Süper Baba'nın müziğini flütle çaldığımız günlerde çok enteresan çocuklardık, Tsubasa izlerken çarpan kalbimiz ,banyo sonrası Bizimkiler dizisi... Hayatın seyrinde güzel bir yolculuktaydık,önce hüpleten sonra gümleten felsefemiz,can sıkıntısının artan yoğunluğunda misket oynarak geçirdiğimiz zamanlar, amacımız basitti yani : Masumluk... Amma velakin çok masumduk!
Resim