Korktun mu?
Hatırlıyor musun?
Dünya eskiden daha yaşanılır bir yerdi.
Ömür içinde bir insan çeşitli roller alır.
Hepimiz bir maskenin ardında saklanırız.
Sen kim olduğunu biliyor musun?
Heralde. Bilmiyorsun.
Yalnızlık içinde yaşayan ve sana karşı şükran dolu olan kalbe tattırdığın mutluluk anı için sana hayır duası ediyorum. Tanrım! Ne uzun andı o! Bir insan hayatı için de olsa, az mıydı?
Gereksiz meşguliyetlerle harcadığım ömrüme dönüp bir baktım. Kimseden bir şey beklememek üzerine kurulu yaşamım da ne derece başarılı oldum. Düşünüyorum. Ben bir kulum. Kendime nasıl davranılmasını istiyorsam herkese öyle davranmam gerekti. Kısmen de olsa bunu başardım. Gerektiğinde naif gerektiğinde zalim oldum. Doğru mu yaptım yanlış mı yaptım bilmiyorum. Şimdi bana düşen artık dua etmek.
Malı kıymetli olanlar bağırmazdı. Biz ise avazımız çıkıncaya kadar bağırırdık. Gevrekçi, simitçi diye… Caddeden gelip geçen insanları seyreder imrenirdik. Kışın soğuğu yazın sıcağı yedik. Bizim büyük çaresizliğimizde zaman akıp geçti. Küçük yaşımızda kocaman yüreği olan insanlar oluverdik.
Gereksiz meşguliyetlerle harcadığım ömrüme dönüp bir baktım. Kimseden bir şey beklememek üzerine kurulu yaşamım da ne derece başarılı oldum. Düşünüyorum. Ben bir kulum. Kendime nasıl davranılmasını istiyorsam herkese öyle davranmam gerekti. Kısmen de olsa bunu başardım. Gerektiğinde naif gerektiğinde zalim oldum. Doğru mu yaptım yanlış mı yaptım bilmiyorum. Şimdi bana düşen artık dua etmek.
ikimiz de birbirimizden habersiz belki de niçin olduğunu düşünmeden böylece kaldık. Hele ben nerede olduğumu, ne yaptığımı bilmeyerek yaşlar akıtıyordum. Herhalde ikimizde garip bir sinir buhranı geçirmekteydik.
Kuru ve sabit gözlerin arkasında nasıl bir ateşin yandığını; yavaşça kalkıp inen göğsün içinde nelerin kaynadığı bilinmediği için, insan mütemadi bir ürkeklik ve tereddüt içinde üzülür.