Kitabın asıl adı To Kill a Mockingbird.
Romanın 1960’da yayınlanmasından sonra hem satış olarak başarılı bir grafik çizmesi, hem de 1961 yılında Pulitzer ödülü almasındaki başarısından sonra, 1962’de, aynı isimle filmi çekilmiş ve bu film de beklenen başarıyı elde etmiştir. Filmi de hem iyi bir gelir elde etmiş, hem de aday olduğu sekiz Oscar ödülünden üçünü elde etmiştir.
Gelelim kitabımıza;
Bülbülü öldürmek Siyahilerin her zaman haksız ve suçlu olduğu dönemde onlardan birinin hakkını savunan bir avukat ve buna tepki gösteren kasaba halkı ile bu yanlışı kendi pencerelerinden gören ve anlatan çocukların romanıdır. Bir insanın göz göre göre sırf rengi yüzünden nasıl bir sürü haksızlığa uğrayıp adalet kavramından mahrum bırakıldığını olabilecek en acı ve en etkili şekilde anlatan Harper Lee’nin kaleminden olağanüstü bir eser.
Bülbül, Arthur Radley ve Tom Robinson karakterlerinin mevcudiyetinde masumiyeti temsil eden bir sembol hâline geliyor ve kitabın sonunda masumiyet -kelimenin tam anlamıyla- ölüyor.
Kitapta Harper Lee kullandığı sade ve anlaşılır dille adalet, eşitlik, özgürlük ve ırkçılık gibi kavramları 9 yaşındaki Scout adlı çocuğun gözünden anlatmaktadır. Mahkeme sahneleri çok güzel aktarılmış. O sırada salondaki izleyicilerden biri oluyorsunuz, heyecanlanıyor, sayfaları çevirirken sabırsızlanıyorsunuz.
Kitabı tavsiye eder miyim sorusuna gelince, gerçek bir kitap kurdu iseniz kitabı bir çırpıda bitirmek isteyeceksiniz. Değilseniz de yine bir çırpıda bitirmek isteyeceksiniz :)
İyi okumalar...