Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Padişah kullarıydık. Okul çıkışlarında her akşam sıraya girer, “Padişahım çok yaşa!” [diye] bağırırdık.
Akşamları bütün ordu ve askeri mektepler üç defa "Padişahım çok yaşa" diye haykıracak, eğer can ve gönülden bağırmıyor diye jurnal edilirseniz başınıza bir bela gelir
Reklam
Ali Fuat Cebesoy'un dilinden Harbiye yılları
"Günde kaç defa 'Padişahım çok yaşa!' diye bar bar bağırdığımız devrin Padişahı Sultan II. Abdülhamit gözümüzden yavaş yavaş düşüyordu. Tıbbiye'deki genç ve aydın hürriyet taraftarlarının sürgünlere gönderilip ocaklarına incir dikildiğini duydukça adeta feveran (isyan) ediyorduk. Bir gün bizim de başımıza böyle bir şey gelebilirdi. Devlet idaresinin iyi işlemediğini, suiistimallerin alıp yürüdüğünü, memurların ve subayların maaşlarını alamadıklarını, buna mukabil saraya mensup sırmalı hafiyelerle tevabilerine (uydu/uyruklarına) maaşlarından başka keseler dolusu altın verildiğini haber aldıkça, Sultan Hamid'e esasen pek de kuvvetli olmayan güvenimiz büsbütün sarsılıyordu. Ordunun fena eller idaresinde değer ve itibarını kaybettiğini görüyorduk... Fakat kimse ortaya çıkıp: "Nereye gidiyoruz, memleketi nereye götürüyorsunuz?" diye soramıyordu, sormak cesaretini gösteremiyordu. Çünkü padişahtan ve onun hafiyelerinden korkuyorlardı... Memlekette hürriyet yoktu. Biz genç Harbiyeliler, Fransız İhtilali Beyannamesi'nde insan hak ve hürriyetlerine verilen önemi gizli de olsa okumuş, öğrenmiştik."
Sayfa 70 - Cebesoy, Sınıf Arkadaşım Atatürk, 32-3Kitabı okudu
"Ömrümüz padişahım çok yaşa diye bağırmakla geçti. Hocalarımız kim çok bağırırsa ona verirlerdi numarayı. Bu yüzden biz el öpmeye, etek öpmeye alıştık. Fikret, padişaha kafa tutan bir şair. İşte o büyük şair sizlere bırakıyor yarınları."
Sayfa 123Kitabı okudu
783 öğeden 766 ile 780 arasındakiler gösteriliyor.