Yunan mitolojisindeki Pandora'nın kutusu hikayesini bilirsin. Açılmaması gereken kutu açılır açılmaz hastalık, keder, kıskançlık, aç gözlülük, şüphe, ihanet, açlık ve kin gibi akla gelebilecek her türlü kötülük ve uğursuzluk kutudan sürünerek kaçmış, gökyüzünü kaplayarak uçup gitmiş. Bundan sonra, insanlar ne yazık ki sonsuza kadar sefalet içinde acı çekip kıvranmak zorunda kalmış. Ancak kutunun köşesinde haşhaş tanesi kadar küçük, parıldayan bir taş kalmış ve taşın üzerine belli belirsiz "UMUT" kelimesi yazılıymış.
Pandoranın kutusu hikayesini bilirsin. Açıklanmaması gereken kutu açılır açılmaz hastalık, keder, kıskançlık, açgözlülük, şüphe, ihanet, açlık ve kin gibi akla gelebilecek her türlü kötülük ve uğursuzluk kutudan sürünerek kaçmış, gökyüzünü kaplayarak uçup gitmiş. Bundan sonra, insanlar ne yazık ki sonsuza kadar sefalet içinde acı çekip kıvranmak zorunda kalmış. Ancak kutunun köşesinde haşhaş tanesi kadar küçük, parıldıyan bir taş kalmış ve taşın üzerine belli belirsiz "UMUT" kelimesi yazılıymış.
Yunan mitolojisindeki Pandora'nın kutusu hikâyesini bilirsin. Açılmaması gereken kutu açılır açılmaz hastalık, keder, kıskançlık, açgözlülük, şüphe, ihanet, açlık ve kin gibi akla gelebilecek her türlü kötülük ve uğursuzluk kutudan sürünerek kaçmış, gökyüzünü kaplayarak uçup gitmiş. Bundan sonra, insanlar ne yazık ki sonsuza kadar sefalet içinde acı çekip kıvranmak zorunda kalmış. Ancak kutunun köşesinde haşhaş tanesi kadar küçük, parıldayan bir taş kalmış ve taşın üzerine belli belirsiz "umut" kelimesi yazılıymış.
“Yunan mitolojisinde Pandora’nın kutusunu bilirsiniz değil mi? Açılmaması gereken bir kutunun açılmasıyla hastalık, keder, kıskançlık, açgözlülük, şüphe, kurnazlık, açlık ve nefret, bütün bu uğursuz duygular dışarı çıkıp gökyüzünü kaplar ve vızıldayarak etrafta uçuşmaya başlar. O zamandan sonra, insanlar sonsuza dek acı içinde kıvranmak zorunda kaldılar. Fakat bu kutunun bir köşesinde karınca büyüklüğünde parıldayan bir taş kalır. O taşta silik bir şekilde yazan ‘umut’ kelimesiyle ilgili bir hikaye bu.”
Pandora’nın kutusu hikâyesini bilirsin. Açılmaması gereken kutu açılır açılmaz hastalık, keder, kıskançlık, açgözlülük, şüphe, ihanet, açlık, ve kin gibi akla gelebilecek her türlü kötülük ve uğursuzluk kutudan sürünerek kaçmış, gökyüzünü kaplayarak uçup gitmiş. Bundan sonra, insanlar ne yazık ki sonsuza kadar sefalet içinde acı çekip kıvranmak zorunda kalmış. Ancak kutunun köşesinde haşhaş tanesi kadar küçük, parıldayan bir taş kalmış ve taşın üzerinde belli belirsiz “umut” kelimesi yazılıymış.
Antik Yunan Mitolojisine göre başlangıçta kadınlar yoktu, toplumu sadece erkekler oluşturuyordu.Kadının yaratılması ise Titan soyundan olan Prometheus’un ateşi tanrılardan çalıp gizlice insanlara vermesinin ardından, baş tanrı Zeus bu olaya çok sinirlenir ve erkeklerden oluşan bu topluma ceza olarak kadını yaratmaya karar verir.
Baş tanrı Zeus,
Pandora'nın kutusu hikayesini bilirsin. Açılmaması gereken kutu açılır açılmaz hastalık, keder, kıskançlık, aç gözlülük, şüphe, ihanet, açlık ve kin gibi akla gelebilecek her türlü kötülük ve uğursuzluk kutudan sürünerek kaçmış, gökyüzünü kaplayarak uçup gitmiş. Bundan sonra, insanlar ne yazık ki sonsuza kadar sefalet içinde acı çekip kıvranmak zorunda kalmış. Ancak kutunun köşesinde haşhaş tanesi kadar küçük, parıldayan bir taş kalmış ve taşın üzerinde belli belirsiz "umut" kelimesi yazılıymış.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Japonya'da, tüberküloz hastası olan Tarlakuşu lâkaplı genç bir adam, sanatoryumda tedavi görür. Sanatoryumdaki kişileri, günlük yaşamı ve yaşadığı olayları, başka bir şehirde yaşayan arkadaşına, mektup ile düzenli olarak aktarır. Hastaların ve personelin ilginç takma isimlerle adlandırıldığı bu kurumda, anlatıcı, gerek hastalığı gerekse geleceği açısından giderek umutlanmaya başlar.
"İnsanlığımı Yitirirken" romanındaki kötümser tabloya göre bu kitabında umuda da yer vermiş Osamu Dazai, tıpkı Pandora'nın Kutusu'ndaki üzerinde umut kelimesi yazılı olan, haşhaş tanesi kadar küçük ve parıldayan taş gibi...
Acayip beğendim. Savaş sonrası Japonya insanının psikolojisi ve hayatı hakkında güzel gözlemleri var. Sonu da şaşırtıcıydı cidden. Osamu Dazai'nin kalemi gerçekten güzelmiş. Özgürlük, şiir, umut, eğitim... Pek fafklı alanlara değinilmiş ve çok da yerinde yorumlar yapılmıştı kitapta.
Bir yanda sona ermek üzere olan 2. Dünya Savaşı, diğer yanda iyileşmeye çalışan bir grup hasta...
Tarlakuşu, her şeyin yıkıldığı bir dönemden sonra yeniden doğmaya çalışan, yaşama ümidi ve aşk için önce korkan, onu görmezden gelen ama sonra tıpkı Pandora'nın kutusundaki gibi son ufacık umut kırıntısı ile o aşkı kabullenen bir hasta.
Kitap, sanatoryumda tedavi gören Tarlakuşu'nun arkadaşına yazdığı mektuplardan oluşuyor. Tarlakuşu'nun ümidi azalıp arttıkça mektupların rengi de bir beyaz bir siyah oluyor.
Ölümü kurtuluş gören Dazai romanları arasında umudun yeşerdiği güzel bir eser.
Osami Dazai'nin intihar etmeden 3 yıl evvel kaleme aldığı kitabı.
Yine bir ABD - Japon savaşı sonrası , bireyi konu edinen, ülkeye sirayet etmiş umutsuzluğun, bedbahtlığın kişiler üzerinden aktarıldığı mektuplardan oluşan roman. Mektuplardan oluşan romanlarda genel itibariyle samimiyet, yakınlık çok daha fazla oluyor. Bu kitapta da verem olan Tarlakuşu lakaplı kişinin umutsuz bir yaşam sürerken yatırıldığı hastanede, hastabakıcılar ile kurduğu, hasta arkadaşları ile kurduğu iletisim sonrası umuda doğru evrilen değişimini gösteriyor.
Bu kaldıkları yerde herkesin bir lakabı var. Herkeste bir umutsuzluk. Zira , Japonlar Amerikalılara kaybetmiştir savaşı. Ve buradakiler veremdir. Bu ortamda hakim olan unsurun karamsarlık olması zaten kaçınılmaz. Ama umut, insanoğlunun en büyük dayanağı. Umut, hiç sönmeyen ateş. Tarlakuşu da hastabakiciya duyduğu muhabbet sonrası iliklerine kadar hissediyor bu umudu.
Güzel, samimi bir kitap. Okutan bir kitap. İnsanin içini güzel şekilde aktaran, psikolojik anlamda güzel tahliller sunan bir eser olmuş. Dazai'nin kitaplarında bu haleti ruhiyeyi görmek mümkün. Kendini, romanlarında ne de güzel gösteriyor biz okuyucuya.
Yunan mitolojisindeki Pandora'nın Kutusu hikayesini bilirsin. Açılmaması gereken kutu açılır açılmaz haftalık,keder, kıskançlık, açgözlülük, şüphe, ihanet, açlık ve kin gibi akla gelebilecek her türlü kötülük ve uğursuzluk kutudan sürünerek kaçmış, gökyüzünü kaplayarak uçup gitmiş. Bundan sonra, insanlar ne yazık ki sonsuza kadar sefalet içinde acı çekip kıvranmak zorunda kalmış. Ancak kutunun köşesindeki haşhaş tanesi kadar küçük, parıldayan bir taş kalmış ve taşın üzerine belli belirsiz "umut" kelimesi yazılıymış.
Pandora'nın kutusunun hikayesini bilirsin. Açılmaması gereken kutu açılır açılmaz hastalık, keder, kıskançlık, açgözlülük, şüphe, ihanet, açlık ve kin gibi akla gelebilecek her türlü kötülük ve uğursuzluk kutudan sürünerek kaçmış, gökyüzünü kaplayarak uçup gitmiş. Bundan sonra, insanlar ne yazık ki sonsuza kadar sefalet içinde acı çekip kıvranmak zorunda kalmış.
Ancak kutunun köşesinde haşhaş tanesi kadar küçük parıldayan bir taş kalmış ve taşın üzerine belli belirsiz “umut” kelimesi yazılıymış...
Buna çok önceden karar verilmiştir.İnsanlar için umutsuzluk denilen şey imkansızdır. İnsanlar genellikle umutla kandırılır; ama aynı zamanda “umutsuzluk” kavramıyla da aynı şekilde kandırılırlar. Bunu açıkça ifade edeyim insanoğlu mutsuzluğun derinliklerine düştüğünde bile birazcık bir umut ışığını el yordamıyla arayıp durur...