Sen,
Seni,
Vereme yakalansan,
Kötü huylu bir kansere tutulsan,
Kör kalsan,
Yatalak olsan,
Sevebilecek birini kaybettin.
Sen,
Tanrı’nın
Sana
O muhteşem elleriyle uzattığı armağanı,
Tuttun,
Duvara vurdun.
Sen,
Tanrı’ya ayıp ettin.
Sonra kâtibe:
“Merhaba bey, nasılsın?”
Kâtip de ırgatbaşıyı sevmezdi ama, belli etmedi:
“İyiyim. Sen?”
“Sağlığına duacıyım...”
Kâtip, “pamukçu” oğlanlardan sonra “kütlücü”lerin de kartlarını zımbalayıp “sulu kozacı”lara geçti.
Sulu kozacılar sırılsıklam üst başlarıyla titreşiyorlardı. Kâtip, “Ne o?” dedi. “Ne