Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Pelin

Hortlaktan neden korkulur ? Bir ölünün, koşulsuz ölmüş olanın, ölmüş ve gömülmüş olanın görüntüsü olduğu için, ölü, üstüne eski, bilinen bedenini geçirip ortaya çıksaydı, karşısında aynı korku duyulur muydu ? Hayır! Çünkü böyle bir görünüm karşısında ölüm düşüncesi uçup giderdi ve insan karşısında yine o canlı kişiyi bulurdu.
Reklam
Kültürlü bir insan, gereksindiği her şeyi elinin altında bulundurur. Kültürlü bir insanın ruhu, eksiksiz bir cephaneliktir. Ama anılan insanlar -kültürlü olmaları nedeniyle- bu cephaneliği kullanma gözüpekliğini ender gösterdiklerinden, bu durum pek anlaşılmaz.
Her ilerleme, ani değişimlerin gerçekleşebilmesi koşuluna bağlıdır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Gerçekten erdem sahibi olan kişi, sevdiğinin önünde kendini olduğundan büyük gösterme çabasına düşmezdi. Doğal bir eğilimin, bir tutkunun varlığına sevileni inandırmak, hiç mi hiç gerekli değildi. İş sevdiğini, sanki yaptığı bir işmiş gibi göstermeye kalkışmaksızın korumasını bilmekteydi.
Düşünebilme yeteneğine sahip her varlık kimi zaman bilimin canlıyla cansız arasında çektiği sınıra, insanoğlunca çekilmiş tüm şuurlara olduğu gibi, düzmece ya da artık eskimiş gözüyle bakardı. Bu ayrıma karşı insanoğlunun bilinçaltında belirginleşen başkaldırı kendini "ölü varlık" kavramının çerçevesinde açığa vururdu. Bir şeyi "ölü" diye nitelendirmek, bir zamanlar onunda bir yaşamı olduğunu kabullenmekten başka bir şey değildir. Bir varlığın yaşamadığını açıklamak zorunluluğunu duyan insanoğlu, bunu yaptığı anda varlığın bir zamanlar yaşamış olmasını istemiş ve bu isteği dile getirmiş demektir.
Reklam
Bir düş, tek tek öğelerine ayrıldığında, gücünü yitirir.
Tanı koymaya alışık değilsin ve bunu yapmak da istemiyorsun. Seni rahatsız eden, seni duygulandıran, seni korkutan, ama bazen de coşturan şey başkalaşmanın aniliği değil, aksine, bunun bir değişim olmadığı, hiçbir şeyin değişmediği, -bunu ancak bugün bilsen de- öteden beri böyle olduğun duygusu, o belirsiz ve ezici duygu; çatlak aynadaki bu yüz senin yeni yüzün değil, maskeler düştü sadece, odanın sıcaklığı onu eritti, uyuşukluk onları yerinden söktü. Doğru yolun, güzel kanaatlerin maskeleri.
Bir an gelecek (tabi bir tek an olmayacak) bileceğiz (ama bilmek varolmaktan farklı olmayacak artık ) ki biz bütün karşılaştıklarımızın bir parçasıyız ve bütün karşılaştıklarımız zaten bizim bir parçamızmış.
Ruhum varsa, ya da hayaletim, adı her neyse işte o, varsa tekil değil çoğuldur. Boyutları kendi üstüne kapalı değil, uzama açıktır. Geçmişte ve gelecekte pek çok değişen ve çürüyen bedeni mesken tutabilir.
Bazılarının dediğine göre Tanrı'yı aramanın esas amacı kendi benliğini unutmak, kendi kendini sonsuza dek yitirmekmiş. Ama insanın kendisini kaybetmesi zor değil ki... Yoksa onlar egodan mı söz ediyorlar -içinde ruh taşımayan , içi boş, çığlıklar atan kadavradan mı söz ediyorlar ?
Reklam
Oysa ben yola çıktım ve gördüm ki kafanın en basit yolculuğunun bile sonu yok. İlk adımı atıyorum ve anında yüzlerce alternatif yol çıkıyor karşıma . Bunlardan birini seçiyorum, başlamamla birlikte yüzlercesi daha beliriyor. Ne zaman niyetimi daraltmak istesem, genişletmiş oluyorum. Oysa bütün dar boğazlar, kanallar eninde sonunda beni açık denize götürüyor. İşte o zaman anlıyorum ne bitmez tükenmez bir genişliği olduğunu kafanın.
Saf zamandan oluşan içsel yaşamımız ağır aksak da ilerleyebilir, hızla da akabilir. Bu bizim iletkenlik gücümüze bağlıdır. Nasıl bazı metaller ve bileşimler uygun ölçüde soğutulduklarında herhangi bir ısı üretmeden dolayısıyla taşıdıkları enerjiyi azaltmadan elektrik iletebiliyorsa, kimi insanlar da zaman konusunda süper iletken olabilirler. Zamanı olağan saydığımız biçimde yaşamanın yanı sıra, daha geniş, her şeyi kapsayan boyutta yaşayabilir, böylece şimdiden çok daha fazlasıyla temas halinde olabilirler. Sanatçılar gurular, bilimsel dilde, süper iletkenlerdir.
"Ben daha önce burada bulunmuştum," dediğimizde belki de asıl dediğimiz "Ben şimdi buradayım"dır, ama başka bir yaşamda başka bir zamanda, başka birşey yaparak. Çeşitli yaşamlarımız bir garsonun elindeki tabaklar gibi üst üste duruyor olabilir. Görünen yalnızca en üstteki tabaktır ama, ötekiler de oradadır ve bir yanlışlık sonucu onları da fark ederiz.
İç yaşamımız, bize tek değil çok olduğumuzu, tek varlığımızın aslında el ele tutuşmuş sayısız varlık olduğunu açıklıyor. Aynı kağıttan oyulmuş birbirine bitişik bebekler gibiyiz, ama bitimsiz.
Zaman hakkında düşünmek birbirine karşıt iki kesin bilgiyi doğrulamaktır: Dış yaşamımızı mevsimler ve saat belirler; iç yaşamamızı belirleyen ise çok daha düzensiz bir şeydir. Günlük zamanın buyruklarını kesip atan imgelem gücü, şimdinin ve buranın sınırlarını yok sayma özgürlüğünü tanır bize; saf zaman sarmalı içinde, yani, içerdiği ve içermediği her şeyle evrenin halkası boyunca bir şimşek gibi uçmamızı sağlar.
3.223 öğeden 3.166 ile 3.180 arasındakiler gösteriliyor.