Yorgo Andreadis kendini barışa, halkların kardeşliğine, özellikle de Türk-Yunan dostluğuna adamış bir yazar. Onun, Tamama adlı kitabı çok sevildi. Bu öyküye dayalı olarak çekilen film Ödüller aldı."
"Ancak 1999 Aralığında gerek Yunanistan'da gerekse Türkiye'de aşırı milliyetçi kişilerin boy hedefi olaın bu barış insanı sınır dışı edildi. Türk-Yunan gerginliğinin bedeli ona ödetildi. Şimdi iki ülke arasındaki ilişkiler düzeldi. Ama Yorgo Andreadis'in yasağı hala sürüyor. Bu ayıp artık sona ermeli...''"
Bu kitap yorumunu Instagram'daki "alintilarlayasiyorum" profilimde de okuyabilirsiniz: instagram.com/p/C5loYitt-Vf
Her yaşa hitap eden, akıcı ve hayatını baştan aşağı sorgulayabileceğin bir kitap mı arıyorsun? İşte o kitap:
Martin Eden!
Bu incelemeye yorum yazan bütün okurlara bir kitap önerisi hediye ettim. Yeni kitap
Aralık 1998 'de İstanbul' da bir röportaj için randevulaştık bu meseleyi konuşmak ve düzeltmek için: Randevunun 5 Aralık ola rak kararlaştır ı lması, o hafta sonu İsta n bul' da olmayı planladığım içindi. Bunun iki nedeni vardı. Birincisi, Fener'de Ayio Niko lao'nun eski tapınağı bulunmuştu. Ve pazar sabahı patrik tarafın dan açılışı yapılacaktı. İkincisi ise, aynı akşam İstanbul Harbiye'de önemli bir müzik festivali başlıyordu. Orada Karadenizli Türk dostlarımızla Selanikli Pontuslular birlikte şarkı söyleyecekti.
1955 Haziranı 'nda pasaport için girişimde bulundum. Bir dilekçe verdim. Her hafta salı günü, bugün Makedonya Bakanlı ğı 'nın bulunduğu binanın zemin katına gidiyordum. Benim gibi birçok kişi de sırada bekliyordu. Selanik Belediyesi' nde bulunan Pasaport Şubesi 'nin kapısı açıldığında hepimiz hemen sağ kar n ı da doğru fırlıyorduk. Kimisi hazırlanmış olan pasaportunu alı yordu, kimisi de bir kez daha umutsuzluğa kapılıyordu: Çünkü görevli bize: "Henüz gerekli belge gelmemiş!" diyordu.
Persona, tiyatro oyuncularının çeşitli rolleri canlandırırken taktıkları maske anlamına gelir. Jung bu sözcüğü, insanın kendisi olmayan bir karakteri yaşamas.ı anlamında kullanmıştır. Bir başka deyişle, persona toplumunun onayını sağlamak amacıyla insanın dış dünyaya karşı taktığı ya da takındığı maskedir. Böyle bir maske insanın yaşamını sürdürebilmesi için zorunludur, çünkü toplum bunu talep eder. İnsanlarla iyi geçinmeye çalışmamızı, hoşlanmadığımız kişilerle birlikteyken bu duygumuzu belli etmememizi sağlar. Dolayısıyla insanın çıkarlarını korumasına ve biçimsel başarıya ulaşmasına yardımcı olur. İnsanlar özellikle ça-lışma yaşamında bu maskeyi daha sık kullanırlar, akşam eve gidince çıkarırlar. Çoğu insan bu anlamda ikili bir yaşam sürdürür;
biri personanın egemenliğindedir, diğeri iç dünyasının ihtiyaçlarını karşılar. Bir insanın birden fazla maskesi olabilir ve bunlar aracılığıyla kendini değişik durumlara uyarlamaya çalışır.
Ben bir Lilith'i.
Kimsenin sözüne itaat etmeyen, kendi bildiğini okuyan, yalnız kalmaktan korkmayan, insanlar tarafından tabulaştırılan o kadındım.
Ve halimden memnundum.
Ataerkil düzenin içinde büyüyen erkekler kadının mahrumiyetini kabul etmezler çünkü içten içe Lilithlerden korkarlar. Erkeklerin şiddet uygulamasının en büyük nedenidir bu. Aşağılık komplekslerine kapılırlar zira bilirler, karşısındaki kadın eşsizdir. Havvalığını bir kenara bırakıp Lilith olursa ona karşılık verir. Bu yüzdendir ki erkeklerle Lilith'i her zaman zincirlemek zorunda hissederler. Bizden Havva gibi davranmamızı saf, masum itaatkar olmamızı fakat Lilith gibi görünerek seksilimizi ve dişiliğimizi kaybetmememizi isterler. Onlar için yatak odasında şeytan, hayatlarının diğer bölümlerinde birer melek olmalıyız.
Yeni incelememle karşınızdayııım. Öncesinde yazar ve kitap hakkında genel bilgiler, daha sonra kitabın konusu ve en sonda da yorumum olacak. Sonuna kadar okumanızı öneririm :).
Persona Karanlık, yazarımızın ilk basılı eseri. Ayrıca devam kitabı beklenen bir serinin de ilk kitabı. Yazarımız Asena Nişikli, psikolog ve cinsel terapisttir.
Persona
Asena Nikişli
Feray Eldem, küçük yaşta çok şey yaşamış, yaşadıkları yüzünden kendine bir zırh geliştirmiş, dışarıya karşı duygusuz ve sert görünürken, yıkılmaya her an hazır, içindeki çocuğu kaybetmiş yarali bir ruhtur. Yasadigi travma sonrasi cocuklugunun bir bölümünü hatirlamayan Feray, cok sevdiği babasını acı bir şekilde kaybetmesiyle
Uzun parmaklarımı kasanın tuşlarında dolaştırmaya başladım.
Derler ki bu tablo karanlık ve aydınlığın savaşıydı. Ölüm ile hayatın durduğu yerde buluşan eser, İncil'in Apokrif adı verilen ek kısmında yer alıyordu.
Asurluların, Yahudilerin topraklarını işgal ettiği bir dönemde Judith adında korkusuzluğu ve güzelliyle bilinen bir kadın varmış. Bu kadın işgalden halkını kurtarabilmek adına tehlikeli bir planın içine girmiş. Önceleri halkına ihanet ediyor gibi gözükse de asıl amacı kaleyi içten fethedebilmekmiş. Yanı başında duran ve ona sadakatle bağlı olan hizmetçisi Abra'yla Asurluların kampına sızmışlar. O zamanlar Asur generali olan Holofernes'i onu güvende tutması karşılığında halkına ait bilgiler satabileceğine ikna etmiş. Bu fikirden memnuniyet duyan Holofernes de Judith ve hizmetçisini kanatları altına almış. İşgalin kutlamasının yapıldığı akşam ziyafetin hemen ardından Judith, generalin odasına sızmış. Sarhoş olduğu için gafil avlanması kolay olan Holofernes'in başını oracıkta kesivermiş.
Bir ganimet olarak yanına aldığı baş ile kampı terk eden Judith, Asurluları korkutmuş zira generali bile yenen kadın onları da altüst edebilecek güce sahip olarak görülmüş. Böylelikle Asurlular kaçıp gitmişler ve bu olay Judith'in zaferi olarak sembolik bir anlam kazanmış.
Hikâyenin büyük bir gücü vardır. Çoğu ressam bu destandan yola çıkarak kendi tasvirleriyle bu konu hakkında resimler çizmiş, yüzyıllar sonra bile anılan güzellikte eserler bırakmışlardır.