Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
141 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
19 saatte okudu
Erdem Bayazıd'ın farklı zamanlarda yazdığı yazılardan oluşan o güne bugüne ve yarına hitap eden bir eser. Diriş neyle mümkün sorusuna cevap verir Erdem Beyazıt bu eserinde. Diriliş, kurtuluş, dava, gerçek yol aslımda hepsinin cevabı VAHİY'dir. Vahiy İslam'ın evrensel mesajıdır. Ve maalesef Müslümanlar bu mesajı tam olarak anlayamadıkları sürece sonuç hiç değişmeyecektir. Müslüman vahiy ışığında birleşir, Müslüman Peygamber Efendimiz (S. A. S) 'in buyurduğu gibi tek vücut olur. Müslümanların olduğu yerde bir sızı varsa diğer yerdeki Müslümanlar da sızlar acı içinde kavrulur. Ve bu acılarla birleşir güç bulur muzaffer olur. Müslüman izm' leri prangasına takılmaz. Cemil Meriç'in de dediği gibi "İzm' ler idraklerimize giydirirlmiş deli gömlekleridir." Müslümanlığı hakkıyla yaşayan ve yaşamaya çalışan deli gömleklerine takılı kalmaz... Ve bu eserde geçmiş, şimdi ve gelecekte kurulan bağ başta en gündemimizde olan Müslümanların en büyük davası" KUDÜS"!!! ve diğer acı, savaş, sömürü içinde olan tüm İslam ülkeleri satırların arasında gizli. Müslümanım diyen Kudüs'ü Filistin', Arakan'ı, Afganistan'ı hatta ve hatta Bosna'yı, Endülüs'ü anlamak istiyen vicdanını da yanına alıp göz yaşları eşliğinde okuyup okutsun bu eseri... Ve sonra ne yapabilirim sorusu ile çıkın bir sefere yapabildiklerinizle Vahiyle, imanla koyun elinizi taşın altına. Sıyrılın izmlerin deli gömlekrinden dirilin ve diriltin ...
Vahyin Diriltici Soluğu
Vahyin Diriltici SoluğuErdem Bayazıt · İz Yayıncılık · 2021114 okunma
_Marki de Sade, kendisinden başka benzeri olmayan biridir. Hayatından ibaret bu acı deneyin en belirgin çizgisi, başkalarıyla arasında hiçbir bağ kurmamış olmasıdır. Sade, doğuştan hükümlü olduğu yalnızlığına öyle keskin, öyle aşırı erotik oyunlar doldurmuştur ki, suç ortakları bile ona karşı olmuşlardır. Kendine karşı bölünmüştü ve herkese
Reklam
KENDİ GÜCÜNÜZLE HİZMET ETMEYİ UNUTUN
Niyetleriniz ne kadar iyi olursa olsun, Tanrı’nın gücü olmaksızın İsa’nın adıyla bile ebedi değere sahip hiçbir şey yapamayız! Rab’bin kendisi der ki, “Size doğrusunu söyleyeyim, Oğul, Baba’nın yaptıklarını görmedikçe kendiliğinden bir şey yapamaz. Baba ne yaparsa Oğulda aynı şeyi yapar.” (Yuhanna 5:19) Ne söz ama! İnsan bedeni alan,
Sayfa 140Kitabı okudu
_Rüyamda bir kelebek olduğumu mu gördüm, yoksa şu an insan olduğumu düşleyen bir kelebek miyim, bilmiyorum. Chuang Tzu _Mükemmel bir insanın zihni ayna gibidir. Hiçbir şeyi kavramaz ve hiçbir şeyi ummaz. Böylece mükemmel insan hayatın içinde hiçbir çaba harcamadan hareket eder. ****** _Kalpteki incelik sevgi yaratır; sözlerdeki incelik güven
Ah, hep O’nun için okuyor. O var diye okuyor. O duyuyor diye. Kainatın Güneşi battığında, ne yapacağı­nı bilemiyor Bilal. Öyle derinleşiyor ki soğuk kuyular, ezan okumaktan başka bir çare bulamıyor. Fakat ezanın öyle bir yeri var ki, duyulur duyulmaz Mescid-i Nebe­vl'yi hıçkırıklar dolduruyor. Ashab-ı Kiram'ın gözleri­ne dalgalarını
Pdf~Şule Yayınları / 20. Baskı ••(156) İbnü'l-Esir, Üsdü'l-Gabe, s. 131. ••(157) İbn-i Asakir, Tarihu Medineti Dimeşk, C. 7, s. 137. ••(158) en-Neysaburi, M. (Müslim), Sahih-i Müslim, C. 4, s. 1910 (2458. hadis).Kitabı okudu
Hangimiz bu kadar “Emin” olabilir, hangimiz bu kadar “Sıddîk”.
Peygamberliğini açıklar açıklamaz inanmıştı O'na. Bir an bile tereddüt etmemişti. O söylüyorsa doğruydu. Kendisine, "Arkadaşın akıl almaz şeyler söylüyor, Kudüs'e bu gece gidip geldiğini, göklere çık­tığını anlatıyor," dediklerinde, "O mu söylüyor bunu?" diye sormuş, "Evet!" cevabını alınca "O söylüyorsa doğrudur!" demiş ve soluğu Hz. Peygamber'in yanında almıştı. O sırada Hz. Peygamber Mescid-i Aksa'yı anlatıyordu. Sözünü tamamlayınca Hz. Ebu Bekir (ra), "Doğru söylüyorsun ya Resûlullah!" dedi heyecanla. O günden sonra "Sıddîk" denildi Hz. Ebu Bekir'e; yani "Çok samimi" ve "Çok sadık" olan! Kudüs'e gitmenin lafı mı olurdu, o daha büyük hususlarda tasdik ediyordu arkadaşını. Gökten vahiy geliyordu O'na gece gün­düz! O söylüyorsa doğruydu!
Sayfa 22 - Pdf~Şule Yayınları / 20. BaskıKitabı okudu
Reklam
Cenâb-ı Allah'a şükürler olsun bugün bir kısım insanımız kendini Batı'nın bu bozuk aynalı pavyonunun loş koridorlarından kurtarıp güneş aydınlığına çıkmayı başarmıştır. Dikkatle bakın, yollarda, meydanlarda, çarşılarda, dükkânlarda, okullarda, camilerde onları göreceksiniz. Secdeli alınları şafak gibi aydınlık, mübarek yüzleri peygamber sünneti ile mühürlenmiş, kâfirleri taklit etmek için değil örtünmek için giyinmiş, şeytanın ağzı ile değil İslâm'ın tebliğcisi, materyalizmin işportacısı değil maneviyatın sakası, karanlığın yarasası değil aydınlığın kartalı, ölüm avcısı değil diriliş müjdecisi, nefsinin oyuncağı değil imanın bekçisi, terör makinesi değil hüzün sigortası, bozgun çapulcusu değil fetih akıncısı, yıkım amelesi değil yapım işçisi, firavun çetesi değil İslâm askeri... Şimdi Hakk'ın askerleri daha bir görünmek borcundadır. Ve kurtuluş günü geldiyse millet, hakkı batıldan ayırdetmek borcundadır. İnşallah!.. Ya Rahman, Ya Rahim, Ya Kerim Allah!...
Günün birinde peygamber efendimiz Hz. Ali’ye bir soru sorar: “Allah’ı mı çok seversin, beni mi çok seversin? Eşin Fatma’yı mı yoksa oğulların Hasan ile Hüseyin’i mi çok seversin?” Hz. Ali hiç beklemediği bu soru karşısında bir an durup düşünür. îşin içinden çıkamayacağını anlayınca “Ya Resulullah” der. “Bana biraz müsaade edin, ben bu sualin cevabını bulamadım.” Akşam vakti evine vardığında aklında hâlâ bu soru vardır. Hz. Ali’nin eşi Hz. Fatma, kocasındaki düşünceli hali fark eder. “Hayırdır inşallah” der. “Ne oldu böyle, neden çok düşüncelisin?” “Peygamber efendimiz bir soru sordu bugün” diyerek konuyu açıklamaya başlar Hazreti Ali. “Kimi çok sevdiğimin cevabını veremedim ona. Düşünüp durmaktayım hâlâ...” Hz. Fatma başını sallar. “Bu soruya cevap veremeyecek ne var ki?” der. “Allah’ı kulluğumla, Peygamber’i ümmetliğimle, Fatma’yı kocalığımla, Hasan ile Hüseyin’i babalığımla severim deseydin ya...” Hz. Ali, karısından duyduğu bu sözlerle rahatlamıştır. Hemen ayaklanıverir ve soluğu peygamber efendimizin yanında alır. Sorunun cevabını verebileceğini söyler ve “Allah’ı kulluğumla, Peygamber’i ümmetliğimle, Fatma’yı kocalığımla, Hasan ile Hüseyin’i babalığımla severim” der. Bunun üzerine peygamber efendimiz gülümser. “Doğru cevap, ancak biraz Fatma kokuyor” der.
Peki, nasıl parçalanacak emperyalist mengene? Bir yolu var mıdır bunun? Elbette vardır. Bir, savaşın koşulları emperyalizmin şartlandırmasının dışına çıkartılacak. İki, savaş alanı emperyalist ülkeye aktarılacak. İlk bakışta muğlak gibi görünmüştür düşüncemiz. Açıklayalım; materyalist bir düzlemde değil, vahiy düzleminde savaşacağız. Silahımız Peygamber ahlâkı olacak, Allah buyruğu olacak yani. Namaz olacak, oruç olacak, cami olacak. Ve ilk hedef materyalizmin çökerttiği insan, hem çökertilen kendi insanımız, hem batı insanı.
Sayfa 107 - İz YayıncılıkKitabı okudu
"İşte bu noktada ansızın güçlü bir alev gibi bir sezgiyle yanıp tutuşmaya başladı içim : Herkesin yapabileceği bir "iş" vardı ama kendi seçebileceği, tanımlayabileceği ve gönlünce yönetebileceği bir iş kimseye verilmemişti.Yeni tanrılar istemek yanlıştı, dünyaya herhangi bir şey vermeye kalkmaksa tümüyle yanlıştı! Uyanık insanları
Sayfa 155 - Can YayınlarıKitabı okudu
139 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.