Yaşayamadığımız hayatların yasını tutmak kolay. Başka yeteneklerimizi geliştirmiş, bazı teklifleri kabul etmiş olmayı dilemek kolay. Daha çok çalışmış, sevmeyi daha iyi becermiş, paramızı daha iyi idare etmiş, daha popüler biri olmuş, o gruptan ayrılmamış, Avustralya'ya gitmiş, kahve teklifini reddetmemiş ve daha çok yoga yapmış olmayı
Bu dünya bir kevn ü fesad dünyası, yani oluş ve bozuluş
dünyası. Bu dünyaya neden hüzünle bakıyoruz? Oluş ve bozuluşu neden kabullenemiyoruz? Şayet bizler bu âlemin kevnini ve fesadını kabullensek bizde mükemmeliyet fikri oluşmazdı. O mükemmeliyet fikriyle çatıştığı için bu oluş ve bozuluşu kabullenemiyoruz. Yokluğu ve hiçliği kabul edemiyoruz. Oluş çok hoşumuza gidiyor; ama bozuluş bize yük oluyor. Çünkü bizde bir kemal kavramı var ve kemalin asıl kaynağı Allah'tır. Hüzün bu noktada bizi bir yere taşıyan vasıtadır. Pişmanlık da öyle..
Yaşadığımız her şeyin ilahi bir takdir olduğunu bilirsek eğer, onlardan ders çıkarabiliyoruz. Cenab-ı Rabbü'l Âlemin, bir hayat ve bir kader takdir etti dolayısıyla bizim, yaşadıklarımızdan ders almaklığımız icap eder. Yaşımız
kaç olursa olsun, her zaman hata yapabiliriz; ama tövbe kapısı kapalı değil. Aynı pişmanlık, aynı iltica duygusu içimizde mevcut.
Fethi Ağabey. "Kalbinizde sebebini hiç bilmediğiniz bir
hüzün hissediyorsanız bilin ki o an Allah'a yakınsınız," derdi.
Çünkü Cenab-l Allah'in, "Ben mahzun olan kalplerdeyim," diye
bir beyanı var. Dolayısıyla zâhiri bir sebep yokken bir hüzün
hissederseniz, o an Allah'a yakınsınız demektir. Hüzün hâli çok beşeri, çok insanî ve çok güzeldir; sizi iyi ahlaka yaklaştırır.
Merhabalaaaar!
Anton Çehov'un Vanya Dayı adlı eseri, 19. yüzyıl Rusya'sında kırsal bir malikanede geçen, hüzün ve pişmanlık duygularıyla örülmüş bir oyundur. Dört karakterin etrafında dönen hikaye, sevgi, özlem ve kayıp temalarını ustaca işleyerek izleyiciyi derin bir düşünceye sevk eder.
Oyundaki ana karakterlerden biri olan Vanya
Geçmişte bir hata yaptık ve ondan pişmanlik duyuyorsak bu
duygu o hatanın içimizde kökleşmesine izin vermiyor Pişmanlık duygusuyla beraber bu üzüntü ve hatayla yüzleşiyor ve onu tamamen içimizden atmış oluyoruz. Hepimiz insanız, hata yapabiliyoruz, eksik ve kusurluyuz. Yaptğımız bir eylemden ötürü ya da geçmişe dönük pişmanlıklar sayesinde dünle ilgili hikâyemizi genişletiyoruz. böylece. Aslında pişmanlık duyabilen bir insan, hayatı daha iyi bir şekilde kurmaya muktedir oluyor.
Tom Amca'nin Kulübesi kitabinin yazarı Harriet Beecher Stowe "Hüzün duyabilen her ruh iyiliğe muktedirdir," diyor. Aslında kalbin hüznü hissedebilme kapasitesi iyiliği de hissedebilme kapasitesidir ve bence pişmanliık duyabilen her insan da iyiliğe muktedirdir. Dolayısıyla hayatımıza baktığımız zaman hiç pişmanlığım yok, her şey harikulade demek yerine; o pişmanlik noktalarını görebilmek ve oradan hareketle bir ivme kazanmak güzel olur diye düşünüyorum. Kendimizin daha iyi ve daha kötü hâlleri var. Pişmanlık, kendimizin daha iyi hâllerine ulaşmaya izin veren bir imkân gibi geliyor bana. Bizi bir yandan da bir ahlak yokluğundan çekip çıkarıyor. Kendi kusurlarımızı görmeme
narsizminden bizi azat ettiriyor. Bu bakımdan faydalı bir duygu pişmanlık. Yaşadıklarımızdan öğrenerek ilerlemek gerek.
Hüzün duyabilen her ruh iyiliğe muktedirdir. Aslında kalbin hüzün hissedebilme kapasitesi iyiliği de hissedebilme kapasitesidir. Ve pişmanlık duyabilen her insan da iyiliğe muktedirdir.