İki arada bir derede kalmışlığın banal estetiği. Hareket edip de eyleme geçememe, bir fikre sahip olup da onun gerçekliği ile uğraşamama, arzulayıp da işin sonuna ulaşamama. Ölümcül depresyonumuz bu aralıkta kurmuş krallığını.
Engin Geçtan, her kitabında olduğu gibi hayat hakkında biriktirdiği "koleksiyonluk an"ları, mesleki deneyimi ve bilgisiyle harmanlayarak okuyucuya sunmuş. Aslında salt mesleki deneyimin de ötesinde bir hayat deneyimiyle, New York'tan Çek Cumhuriyeti'ne, Heidegger'den Jung'a hayatın anlamını, anlamsızlığını, varoluşlarımızı ve olamayışlarımızı ele alıyor. Benim şimdiye kadar okuduğum Engin Geçtan eserlerinden en sevdiğim kitabı oldu.
✓ Kimler Okumalı? ✓
Özellikle Psikiyatri alanında çalışan ve eğitim gören hekimler okumalı ama mesleki terim yükü olmadığı için bu alanda okumak yapmak isteyen herkese açık bir kitap şeklinde yazılmış.
× Bazı Güçlükler ×
Bence kitabın tek güç yanı son'lu olmasıydı :')
Aydın kimliğini bir savunma sistemi olarak kullanan ve kendine yabancılaşmış biriyle, düşünceleri yaşantılarıyla bütünleşebilen gerçek aydın arasında tabii ki çok önemli bir fark var.
Burjuvazi, o zamana dek saygınlık gören ve kutsal bir saygıyla karşılanan mesleklerin halelerini söküp attı. Hekimi, hukukçuyu, papazı, ozanı, bilim insanını, hepsini kendisinin parayla tutulmuş hizmetkârları haline getirdi.
Çağdaş toplum bize nesneleri satın almayı, mümkün olduğunca çok satın alabilme arzusu duymayı emreder. Oysa bir şeyler satın alma fikri, yeni şeylerle oynama fikri, çocukluğun, ergenlik arzularının karakteristiğidir.
Kitabın genel olarak insanların günlük hayatında düşünmediği mevzuları düşündürmek amacıyla yazılmış olduğu izlenimine kapıldım. Yazarın şahsi görüşleri önplanda ve belki de felsefenin doğası gereği, net cevaplar bulmaktan çok daha fazla düşünmeye sevk ediliyorsunuz.
✓ Kimler okumalı? ✓
Felsefenin uğraştığı meseleleri merak edenler okuyabilir.
× Bazı Güçlükler ×
Yolu felsefeyle bir şekilde kesişmiş olanlar için pek de yabancı konulardan bahsediyor sayılmaz bu açıdan sıkıcı olabilir.