Dinde putperestlik, devlette kölelik, özel hayatta hazcılık Roma’nın kuramlarının temelini oluşturuyordu. Bunlara dokunmak toplumu temelinden sarsmak, modern ifadelerle söylersek devrimlerin yolunu açmak demekti. Ve bu kimsenin aklına gelmiyordu; insanlık da kan ve lüks içinde can veriyordu.
Aniden kendine Tanrı Kelamı diyen bir adam çıkageldi:
Aslında kim olduğu, nerden geldiği, o fikirleri kendisine kimin ilham ettiği bugün bile bilinmiyor. Konuştuğu her yerde, toplumun miadını doldurduğunu, dünyanın yeni bir dünyaya gebe olduğunu ilan etti. Ruhbanların zehir saçtığını, hukuk adamlarının cahil, filozofların yalancı ve riyakâr olduklarını; köle ile efendisinin eşit olduğunu, tefeciliğin ve benzeri mesleklerin hırsızlıkla bir olduğunu, mülk sahiplerinin ve keyif ehlinin bir gün yanacağını, hâlbuki fakirlerin ve kalbi temiz olanların rahat bir yerde ikamet edeceklerini söyledi. Daha az fevkalade olmayan pek çok şey daha söyledi.
Şeytan gerek şimdi gerekse geçmişte insanları Tanrı’dan uzaklaştırabilmek için birçok şeyi, sanki gerçek tanrıymış gibi insanların önüne koymuştur. Özellikle kendisine hoş gelen şeyleri izlemeyi çok seven insan da özgürlüğünün ölçülerini tam algılayamadığı için, direkt bu tarz sahte tanrılar ardına takılı vermeyi alışkanlık haline
Şimdi de ikinci metin: "Herkesi bağlayan mutlak ve temel mesele şudur ki; her kim Allahın kanununu kendisi ya da başka insanlar tarafından yapılmış kanunlar lehine terk eder, putperestlik ya da tiranlığa meyleder ve böylece de hakikat ten uzaklaşırsa, ve her kim ülkesini bu tür bir kanuna dayanarak yönetirse, kendini Allaha şirk koşmuş sayılır."
*
Bir tarafta Il. Jean Paul ve diğer tarafta günümüz radikal İslamcılığının en etkili temsilcilerinden Pakistanlı Maududi, düşüncelerini böyle ifade ediyorlar.
Platon'un ve izleyicilerinin felsefesi, putperestlik felsefesiydi ya da ayrı ayrı bireylerin veya devletin içindeki bir grubun en büyük mutluluğunu elde etmenin araçlarını geliştirmişti.
Sonsuzla ilişkisini Budist şöyle anlamıştır: Bir hayat biçiminden diğerine geçerken, ıstırap çekmesi kaçınılmazdır. Bu ıstırabın kaynağı ihtiraslar ve tutkular olduğuna göre, onları deneyerek geçersiz olduklarını görmeli ve böylece Nirvana'ya ulaşmalıdır. Bütün dinler, insan ile insanın kendisini bir bütün hissettiği ve yol gösterici ilkeler edindiği sonsuz Varlık arasındaki ilişkidir. Bu itibarla, eğer bir din bu ilişkiyi kuramıyorsa —putperestlik (paganizm) ve büyücülük gibi — bir din değil, olsa olsa bir dinin yozlaşmış şeklidir.