Kim anımsamaz ki böyle zamanlarda gözün tıpkı parçalanmış ayna gibi kederi birken bin edip, aslında yanı başındayken onu çok uzaklardaki binlerce yerde gördüğünü?
Yazarla ve japon edebiyatıyla tanıştığım ilk eser. Kendisinin intihar etmeden önce bitirmiş olduğu son kitabıdır (diğer yazdığı bu sebeple yarım kalmış) ve bu nitelikle de ölmeden önce mektup niteliği taşıdığı söylenen bir otobiyografi yapıttır. Esere inceleme yazmamdaki en büyük etken, içerisindeki melankolik atmosferin beni sarıp sarmalamasının yanı sıra yalnızlığıyla; ve bu yalnızlığı -soytarılığıyla- (yazarın deyişiyle) geçiştirmesini ayrı bir görünür kılmasının etkileyişi diyebilirim. Baş karakterimiz Yozo’nun ailesini, arkadaşlık ilişkilerini ve aşk hayatını bu atmosferde sunduğunu görüyoruz. Mangasıyla beraber okumayı tercih ettim ben, ancak manganın hikayeye çok
bağımlı kaldığını söyleyemem.
Osamu Dazai Yine de eserin karanlık, depresif havası kendimden bir şeyler bulmamla beraber benimle özdeşleşti.
Bana göre bu duyguları en iyi hissettirdiği paragraf olan kısımla incelemeyi bitiriyorum. “Parya” diye bir kelime vardır. İnsan toplumunda bu kelime başarısızlıkları, eziklikleri, ahlaksızlıkları belirtmek için kullanılır. Ben doğduğumdan beri kendimi bir parya gibi hissettim ve toplumun da böyle damgalanmaya layık gördüğü biriyle tanıştığımda her zaman derin bir şefkat duygusu hissederim.
Başkaları tarafından çok sevilirdim ama görünüşe göre onları sevme yeteneği bende yoktu. (Ya da, insanlar âleminde “sevgi” denen şeyin olup olmadığından bile şüphe ettiğimi söyleyebilirim.) Bu yüzden, benim gibi birinin yakın arkadaşının olmaması çok normaldi.
… çünkü insan kendi yoluna saptırılamazcasına düşmemiş, kendi dürüst görüşünü trajik gururla yüklenmemişse, ‘hakikat’ tadını yitirir, yaşam acılaşır. Nietzsche