Hadis-i Şerif +2
Rasulullah ‎ﷺ şöyle buyurdu: “İki göz var ki ateş onlara dokunmaz. Allah’ın korkusundan ağlayan göz ve Allah’ın yolunda nöbet bekleyen göz.” 📜 Tirmizi 1690
Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Aişe’nin (radiyallahu anha) diğer kadınlara karşı üstünlüğü tiridin diğer yemeklere karşı üstünlüğü gibidir.” İmam Buhari tahric etmiştir. Aişe annemize uzanan diller kökünden kopsun…
Reklam
Asıl müflis kimdir?
Rasulullah Efendimiz (s.a.v.), Ashabı Kiram’a: "Müflis kimdir, biliyor musunuz?" diye sordu. Ashab-ı Kiram: “Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan kimsedir.” dediler. Rasulullah Efendimiz (s.a.v.): “Bu kişi ahirette namaz, oruç, zekât gibi ibadetlerini yerine getirmiş olarak Allah’ın huzuruna çıkar. Bununla beraber öyle günahlarla gelir ki kimilerine hakaret etmiş, kiminin kanını akıtmış, kiminin malını yemiş, kimine iftira etmiştir. Bundan dolayı onun ibadetlerinden elde ettiği sevaplar alınıp hak sahiplerine verilir. Eğer ibadetleri ve iyilikleri bu hakları ödemeye yetmezse hak sahiplerinin günahlarından alınıp hak yiyenin günahlarına katılır. Böylece sevapları elinden gitmiş, günahları ise daha da artmış, dolayısıyla müflis durumuna düşmüş olan bu kişi cehenneme atılır.” (Sahih-i Müslim, Birr, 59) buyurarak gerçek manada müflis kişiyi işaret etmişlerdir.
Bakışlar Şeytanın Zehirli Oklarıdır
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurur: "Bir kadının güzelliğine bakmak şeyta- nin zehirli oklarından bir oktur. Kim bundan kaçınırsa, onu sevindirecek şekilde ibadetin zevkini Allah ona tattırır. " Bu şekilde ibadetin tadını ve kulluğun zevkini tatmak şerefli bir mertebedir. Bu söylediklerimiz tecrübeyle sabit olan hakikatlerdir. Bu hadislerle amel eden kişiler mutlaka vadedilen sonucu elde ederler. İnsan kendini ilgilendirmeyen şeylerden bakışını çevirirse, ibadetin lezzetini ve tadını alır. Kalbinde daha önce hissetmediği bir saflık ve duruluk meydana gelir.
Psikoloji ve pedagojide, örnek almanın doğurduğu "taklit fonksiyonunun" büyük değeri vardır. Her taklit olayı, önce insanların ruhlarında arzu, ihtiyaç, itikat ve fikir şeklinde doğar. Daha sonra bunlar, hareket ve davranışlar, adet ve alışkanlıklar şeklinde yaşayışa intikal eder.
O halde sabır takvâ nûrudur.
Hadd-i zâtında sabır yalnızca eziyet ve zulümlere karşı sabır değildir. O, şumullu bir manaya sahiptir ve pek çok şeye sabretmek gereklidir. Taata devam da sabır, ma'siyetten sakınmada sabır, hile ve tuzaklara sabır, bâtılın yayılmasına sabır, hakka yardım edenlerin azlığına sabır, eziyetli yolların uzunluğuna sabır; nefsin istekleri, tamâ ve heveslerine za'fına noksanlığına, aceleciliğine, çabucak usanmasına sabır; insanların taleplerine, eksikliklerine, cehaletlerine sabır, sabır, sabır... Bütün bunlardan sonra neticeye ulaşılınca, galebe çalıp hakimiyet ele geçince, bolluk ve refaha erişilince nefsi tevazu ve şükür dairesinde tutabilmede sabır... Bollukta da, darlıkta da, elemde de sevinçte de, Allah'a irtibatlı olmada, O'nun kaderine teslimiyette, tam bir hûşu, güven ve itmi'nan içinde her şeyi O'na havale etmede sabır.... Öyleyse sabır, Allah'a güvenip, Allah'a dayanmak, Allah'tan ummaktır. Gayret göstermektir, göğüs germektir.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.