Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.36
Yakın distopya... 1970'li yıllar...Tanrılaştırılmış güzel vücutlar...Ve bu vücutlar sayesinde ayakta kalan popüler kültür...Reklamların yasaklandığı bu dünyada açıkça olmasa da reklamlar bu bedenler üzerinden yapılıyor .Çok tanıdık...
Fiziksel deformasyona uğramış, çirkin sayılabilecek P. Burke'e hayatını değiştirecek, insanlığın en güzeli olma şansı verilir.Geçirdiği operasyon sonrasında tanrılar gibi kusursuz bir bedene sahip olur. Tüm dünyanın programlarla yönetildiği bir ortamda o da uzaktan kumandayla yönlendirilen dünyanın gözü üzerinde olduğu, kendi bedeni içine hapsolmuş bir bilinçten fazlası değildir artık. Kusursuz ama hissiz bir varlık...
Ruhunda aşkı yaşasa da hislerini gösteremeyen, bir oyuncaktan fazlası olmayan P.Burke'ün hazin sonu anlatılıyor kitapta...Bizler, özellikle kadınlar bedenlerimiz üzerinde oynanılmasını ne de çok seviyoruz.Beğenilerin sevginin ölçüsü olduğunu, kendimizi sevmekten ziyade derdimizin beğenilmek olduğunu uzaktan kumandayla yönetilecek bir sistemin parçası olduğunda mı anlayacağız, kim bilir...
Kitabın son cümlesinde yazar influencerlara sesleniyor adeta ;
"İnan bana, zombi. Büyümek derken hakiki büyümeden söz ediyorum.Sermaye değer artışından.Ter akıtmayı bırak. Muazzam bir gelecek bekliyor burada seni.
Platon’un şiire yönelik iddiaları bugün de hâlâ kitle iletişim araçları hakkındaki tartışmalarda dile getirilmektedir. Sıklıkla televizyonun bsştan çıkarıcı görüntü ve imgelemlerden oluştuğu ve bunun da düşünmeyen seçmenler yarattığı söylenir. Dikkatle tasarlanmış, görsel olarak dikkat çekici reklamlar, seçmenlerin akıllarından ziyâde duygularına hitap ederler. Eğer Platon bugün yaşıyor olsaydı, herhalde tiyatroyu yasaklamak istemesiyle aynı nedenden ötürü, siyâsal reklamları da yasaklamak isterdi.
Hazır seçim kampanyaları yapılıyorken bir kez daha hatırlayalım :)
Merhabalar herkese;
Reklamcılık alanının kült kitaplarından biri olan "Şimdi Reklamlar" reklamcılık alanında eğitim gören tüm öğrencilerin okuması gereken ve başucu kitabı olmaya aday bir çalışma. Özellikle kitabın son bölümü olan "Reklam Nasıl Analiz Edilir?" bölümü hocamızın da derste okutmuş olduğu bir bölüm olması nedeniyle oldukça ilgimi çeken ve detaylı olarak ele alınan bir bölüm. Bu bölümde analiz edilen reklamlar özenle seçilmiş ve ayrıntılı olarak incelenmiştir. Sektörde yaptığımız işlerin aslında akademide yer alan isimlerini öğrenme ve farkına varma açısından da çok değerli bir çalışma olduğunu düşünüyorum.
Keyifli okumalar.
Kişisel Gelişim Kitabı diyebiliriz. Biraz farklı çünkü genelde alıntı veya ders çıkarıcı küçük hikayeciklerden oluşuyor. Biraz lise düzeyinde gibi geldi bana..
“Fil yayınlandığında, 2002’de bir kitap daha çıktı. Gazetelerde, billboard’larda reklamlar. Kitap, ucuz olsun diye Çin’de basılıp ithal edildi Türkiye’ye. Bir milyon adet basıldı. Aşk kitabı. Bizde çok satar aşk kitapları. Basan yayınevinin kitabevleri de vardı, hem de zincir. Bir milyon sattı Türk yazarın Çin’den ithal kitabı. Dört beş ayda. Yayıncısı da yazar da servetine servet kattı. Bizim Fil bir türlü giremedi kitabevlerine. Aradan tam yirmi yıl geçti. Girip baktım o kitaba, baskısı yok. Yayınevinin tüm zincir kitabevleri kapanmış, ekipten sadece Çin ayakta. Fil ise hâlâ yaşıyor, bir yavrusu bile oldu geçen yıl…”
Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır adlı kitabımızın yazarı Ahmet Şerif İzgören, böyle anlatıyor o günlerde yaşadıklarını.
Sene 2024, tam 22 senedir bizlerle Fil. (Tanıtımdan)
Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir HayvandırAhmet Şerif İzgören · Elma Yayınevi · 202223,8bin okunma
Kitabı okurken yine bilimkurgu bir kitabın günümüzde olan bir şeyi tahmin ettiğini gördüm. Kitabın ana karakteri reklamların yasak olduğu bir gelecekte influencer. Günümüzde reklamlar yasak değil ama son yıllarda influencerlık gibi bir olgu türedi. Bi 10yıl sonra reklamların ve influencerlığın neye dönüşeceğinide görücez.
Bir devletin, düzen koruyucu organizmanın herhangi bir şeyi sansürlemesinin sebebi ne olabilir? Örneğin pornoyu, insanlar porno izlemesin diye mi sansürler? Hayır, yerine işlerine gelecek bir alternatifini koymak isterler çoğunlukla. Uzaktan Kumandalı Kız'ın cyberpunk evreninde de reklam kelimesi dahil tüm reklam çalışmaları yasaklanıyor. Çünkü reklamlar insanların ta kendisi oluyor. Aslında bugün sosyal medyanın yaptığı şeyin aynısı. Neydi o söz? "Bedel ödemiyorsanız ürün sizsiniz." Ve James Tiptree Jr.'ın evreninde de reklam ürünleri sıkışıp kalmış, çaresiz olanlar. Bunu fark edecek güçleri yok. Fark etseler de ses çıkartacak güçleri yok. 6 saat Instagram reelsi izleyenler de buralarda bir yerlerdedir zaten.
Kitabın kapitalizm karşıtı eleştirisi bir yana, kurgusal bir otobiyografi niteliğinde olması onu güçlü yapıyor. James Tiptree bir takma isim aslına bakarsanız. Sheldon bir kadın yazar ve ciddiye alınmayacağının bilinciyle kadın kimliğini yıllarca saklıyor. Kitaptaki zavallı P. Burke'ün, güzeller güzeli Dee'ye opertatör olarak seçilip arka plana atılmasının anlamı da bu belli ki. Çok sevdiği alanda ve hayatta var olmak için erkek olmak zorunda.
Alice Sheldon'ın korkarak hayal ettiği çöplük Dünya'yı çoktan geçtik. Bir sonraki duraktayız. Ve uzaktan kumandalı kızlara operatör bulmaya devam ediyorlar. Günümüzle karşılaşmak, bulunduğumuz saatin tokadını yemek isterseniz eğer Uzaktan Kumandalı Kız 74 sayfalık yapısıyla sizi hızlıca kabine davet edecek.
GÖSTERİŞ: KADINLAR, TARİH, FEMİNİZM / CAROL DYHOUSE
İndirimde görüp, adı ve kapağı ilgimi çektiği için almıştım, uzun süredir okunmayı bekliyordu. Mart ayı gelince 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için okunacak en uygun kitaplardan biri diyerek okudum.
Carol Dyhouse, sosyal tarihçi, Sussex Üniversitesi'nde tarih profesörüdür. Dyhouse
"Hər bir sözü yaşanmış kitab" şüarı ilə təqdim olunan "Mənim yeddi xəyanətim" tam bir xəyal qırıqlığı idi. Bütün bunların yaşandığını düşünərək oxumaq ayrıca ürəyimi bulandırdı. Sona qədər oxumağıma tək səbəb isə yeddinci xəyanətə çatdıqda hər birini əslində özünə etdiyinin fərqinə varması ehtimalı idi. Amma çox təəssüf... Həyatda sadəcə uğur qazanmağa programlanmış bir adamın ailəsində olan problemi dünya müharibəsinə çevirməsi və ard-arda etdiyi murdarlıqlara ya arvadını, ya da atasını günahlandıraraq bəraət qazandırmasından ibarət bir həyat hekayəsi oxudum. Ailə birliyinin dağılma səbəblərini düşündükcə bu insanı nə ər, nə ata adlandıra bilirəm, sadəcə əlində olanın qədrini bilməyib macəra axtaran bir səfeh deyə bilərəm ən yumşaq formada. Ancaq özünün psixoloq olması və sırf bu kitabı oxuyucusunu konsultasiyasına yönəltmək məqsədilə yazdığı düşünülərsə, yenə 'reklamlar' deyib keçmək olar. Məncə, digər bütün hallarda insanları ailəsində hər bir söz-söhbəti qabardaraq ya xəyanətə, ya boşanmağa, ya da özünə-psixoloqa yönəldən provokativ bir səhifə yığınıdır.
·
Puan vermedi
“70'li yıllar özellikle küçük şehirlerde bahçeli evlerle apartmanların berabere kaldığı bir dönemdi. Zaman bahçeli evlerin aleyhine işledi. O yıllarda hayatımıza giren televizyon dilimize de yeni kelimeler sokmuş ve böylece kolektif bir hayata gönüllü olarak katılmıştık. "Domates güzeli" olarak tanıdığımız Ayşen Gruda' nın televizyon aracılığıyla yayılan esprilerinden biri olan "apartıman çocuğu poroblemli çocuk" tanımlaması, anlaşılır bir şeydi. O sıralar sadece gülmekle yetindiğimiz bu esprinin anlamını da büyüyünce kavradık,hayatımızdan bütün bahçeli evler çekilince.”
“Öyle derine işleyen bir şeydi ki okul numarası, insan ilkokul numarasını hiç unutmaz, unutamazdı.”
‘Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek’ ismi sanki bir aşk romanının kız isteme sahnesini andırsa da aslında öyle değil… 1970’li yılların yaşayış tarzını, kültürel özelliklerini, o döneme ait ilkleri ( televizyon, televizyondaki programlar, reklamlar;telefon, telefon konuşmaları, hatların nasıl kesilip nasıl bağlandığı), yine o döneme ait mekanlar, semtler ‘Süreyya Plajı’ gibi öyle güzel anlatıyor ki o yerleri şuan İstanbul’da göremesek de okurken görmüş kadar oluyoruz. :) Ayfer Tunç’u seviyorum. Samimi, açık ve nostaljik bir kitap…Romanlarını sevenler bu Anlatı’sını da eminim beğenecektir.
Kitapta sırasıyla üç ana konu yer alıyor:
-Maksimum güç üretme teknikleri
-GTG (Oluğun Yağlanması)
-Tabanca Squat ve Tek Kol Şınavı nasıl yapılır
ve sonunda bazı Soru-Cevaplar ve reklamlar
Maksimum güç üretme teknikleri
Tam vücut gerginliğine sahip olmanın neden önemli olduğunu anlatıyor ve vücudun birkaç bölümünün (yumruk, karın kasları,
Okuduğum en acayip metinlerden biriydi Homo Zapiens.
Çağdaş Rus edebiyatının önemli yazarlarından Victor Pelevin, SSCB döneminde kendi halinde bir edebiyat öğrencisiyken, SSCB dağıldıktan sonra, önce bir büfede çalışan, ardından eski bir üniversite arkadaşı vesilesiyle kendini reklam sektörünün içinde bulan bir gencin, bu sektörün merdivenlerini
Sanat kimin içindir?
Kitap farklı okumalarımda referans gösterildiği ve farklı kişiler tarafından sıklıkla bahsedildiği için dikkatimi çekti. Başladığımdan bu yana ara vererek okumak zorunda kaldım çünkü ilk bölüm ağır ve soyut cümlelerden oluşuyor. Pek çok düşünce kitabında olan başlangıç gelişme sonuç gibi bir akış içinde verilmediği gibi, savunduğu bir tezden daha çok karşı çıktığı fikirlere odaklanmış. İkinci bölümden itibaren yazarın asıl anlatmak istediğini daha iyi anlıyorsunuz çünkü kitabın neredeyse yarısından fazlasını kaplayan resimlerle anlattıklarını desteklemiş ve görünür kılmış.
Kitabı orjinal dilinde okumak eminim ki daha verimli olurdu ancak çevirmenin de kitabın hakkını verdiğini söyleyebilirim.
Bu kitabı okumaya başlamadan önce tabii uygulamasından takip ettiğim "Anadolu Arkeolojisi" programı ve "Bir resim bir hikaye" programları da kitapta geçen düşünceleri daha iyi anlamama yardımcı oldu.
Kitabın reklamlar ile yağlıboya resimleri karşılaştırdığı kısım başarılı. Çağımızın "durma al, sorma al" kuşağının nasıl kandırıldığını çok net ve sade bir şekilde anlatmış. Ben yine de alanında bir klasik ya da olmazsa olmaz bir kitap olarak görmüyorum. Belki klasik eserler hakkında soylenmeyeni söylediği için dikkat çekmiş olabilir.
Kitapla ilgili en önemli eksiklik görsellerin siyah beyaz verilmiş olması ve sayfa düzeninin özensiz ve dikkat dağıtıcı olmasıydı.
Said Ercan uzun süredir instagramdan takip ettiğim kıymetli bir yazar. Bu yüzden bu kitabı okumaya karar verdim. Hayatımızın hemen hemen her alanında etkili olan sosyal medyanın kullanımı konusunda bilinçlenmek adına yazılmış harika bir kitap. Yeni Dünya Düzeni, KROP, 5G, Dijital pazarlama, sanal gerçeklik, sosyal medya bağımlılığı, yapay zekâ, dijital iletişim, sosyal medya uzmanlığı, viral pazarlama, dijital reklamlar, fenomenler ve daha birçok konu kitapta yer almakta. Özellikle ebeveynlerin çocuklarını sosyal medyanın zararlarından korumaları adına mutlaka okunması gerekir.
Keyifli okumalar dilerim.
