Bu kitap bir Gustav Jung otobiyografisi. Jung'un 7 yaşındaki düşüncelerinden ölümüne yakın zamandaki düşüncelerine kadar geniş kapsamlı bir "hayat ve düşünceler" yığını bu kitap. Onun bilinçdışı, arketip, senkronizite kavramlarını ve bu kavramları nasıl keşfedip ortaya çıkardığını, ölüm, aşk, mutsuzluk gibi kavramlar hakkında ne düşündüğünü öğrenebilirsiniz. Dünya gezilerinden elde ettiği tecrübeler de kitapta yer alıyor. Bu benim 2. Jung kitabım oldu ve bu adamı dedem gibi görmeye başladım. Zaten arketiplerden biri de "yaşlı bilge adam" arketipi ve Jung bu arketipe çok uygun bir karakter ortaya koyuyor.
Yalnız, materyalist beyinler bu kitabı okurken Jung'a deli muamelesi yapacaktır ki ben bile yaptım. Özellikle bilinçdışı ile olan sohbetleri şizofrenik. Bunu kendisi de farkında ve niçin gerçek hayattan kopup Nietczhe gibi delirmediğini anlatıyor.
Bir şey de itiraf ediyim.. Kitabın sonunda ağladım. En son Atatürk'ün kütüphanecisinin kitabında Atatürk'ün ölüm dönemi anlatılırken ağlamıştım. Şimdi de Jung'a ağladım çünkü kitap bitince öldüğünü daha iyi farkına vardım ve günümüzde ondan yararlanamayacak olmak beni üzdü. O sadece bir psikiyatrist değil sanki spiritüel bir guru gibi. Yanında güvende hissedeceğiniz bir karakter. Allah rahmet eylesin
Bilinmeyen bir şeyi hissetmek ve bir gize sahip olmak önemlidir. Bu, yaşamı öznel olmayan bir şeyle, yani bir "numünous"la doldurur. Böyle bir şey yaşamamış bir insan, önemli bir şeyi yaşamamış olur. Bir insanın, bazı açılardan gizemli bir dünyada yaşadığını, açıklanamayan bazı şeylerin olduğunu ve bunların yaşanabildiğini ve olan her şeyin anlaşılamayacağını hissetmesi gerek. Beklenmedik ve inanılmaz şeyler vardır bu dünyada. Ancak o zaman yaşam bir bütün olur. Dünya benim gözümde baştan beri ucu bucağı olmayan, anlaşılmaz bir yer oldu.
“Günümüzde hastalar psikiyatriste hayatlarının anlamından şüphe ettikleri, hatta hayatta herhangi bir anlam bulma konusunda umutsuzluğa kapıldıkları için başvuruyor.”