Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.31
Kemal Sayar, modern ve tektip olmuş yazarların, ezberlenmiş şeyleri tekrar eden psikologlar ve psikiyatristlerin aksine kendi bakış açısını kitabında yansıtabilmiş biri bence. Okurken, bazen bildiğim lakin unuttuğum şeyleri hatırladım bazen yeni bir bakış açısına sahip oldum. En son okuduğum başka bir yazara ait “kişisel gelişim” kitabını çok beğendiğimi düşünmüştüm fakat sonra arkadaşıma önerirken kitabı açıklamakta bile zorlandığımı farkettim, aklıma yalnızca “Yaparsın sen aslansın, kaplansın” gibi şeyler geldi. Kemal Hoca da bu konuya değinmiş kitapta, ben saf bir okuyucu olarak o kitaba kanmıştım fakat şimdi dönüp baktığımda oradaki herhangi bir bakış açısının ya da herhangi bir bilginin bende kalıcı olarak yerleştiğini göremiyorum. Oysa bu kitap öyle değil, bu kitabı yazan kişinin bir ruhu olduğunu anlayabiliyorsunuz. Kelime seçimlerine kadar beğendim ben bu kitabı, ciddi anlamda öneririm.
Türk klasiklerine önem verenler okumalı
İlk yerli roman özelliğini taşıyan bu romanı okurken sıkılacağımı düşünsem de hiç öyle olmadı. Hatta çok beğendim. Tabiki teknik açıdan oldukça kusurlu bir eserdi fakat ilk olduğu için. Ve ilk olmasına rağmen yazar, okura iletmek istediği mesajı çok güzel bir şekilde vermişti. Görücü usulü evliliğin yanlışlığını, kadınlara biçilen değeri,
400 syf.
·
Puan vermedi
Kitap hakkında araştırma yaparken denk geldiğim bu güzel yazıyı paylaşmak istedim. İnceleme "Canan Ekinci Yılmaz'a" ait. -Ben incelemeninn sadece küçük bir kısmını paylaşacağım-.
"S.A.E.'de birinci bölüm Tanzimat öncesini, ikinci bölüm Tanzimat dönemini, üçüncü ve dördüncü bölümler de Cumhuriyet dönemin başlarını ve
Kaplumbağa günlüğü
Kitabı okurken aklıma ilk gelen şey neden bir yazar kaplumbaları dert eder ki? diye düşündüm. Kitap birbirinden habersiz iki kişinin günlüğünden oluşuyor.
Karakterlerimiz hayatının monotonluğundan sıkılmış yazar ve kitapçıda çalışan iki kişidir. Sıkılmış hayatlarını birazcık da olsa renklendirmek için hayvanat bahçesini gezerken gördükleri kaplumbağaları özgürleştirmeyi düşünüyorlar. İlkin tek başlarına bunu düşünürken rastlantı sonucu ortak fikre sahip olduklarını anlıyorlar ve beraber kaplumbağaları özgürleştirmek için karar veriyorlar.
Konu her ne kadar kaplumbağaları kaçırma gibi görünse de aslında günlükler ışığında karakterlerimizin hayatı nasıl yorumladıklarından oluşuyor. Özellikle günümüz modern çağda kalabalıklar içinde yalnızlığın nasıl bir yaşantı oluşturduğunu öğretiyor yazar bize. Bencillik, boşvermişlik, duygusuzluk ve günübirlik yaşamlara meftun olmuş insanlar. Monotonluğun ruhu kemirdiği bir yaşamda sosyal ilişkilerin samimiyetsizliği ve sıkıcılığı. İnsanların küçük de olsa bir ortak paylaşıma nasıl ihtiyaç duyduğunu anlıyorsunuz.
Konunun sıkıcı olduğunu sakın düşünmeyin, kitap kendini çok da güzel okutuyor. Ve ben beğenerek okudum. Tabi burda yazarın kalemini ustaca kullanması da çok önemli bir sebep.
Kitap o kadar güzel ki...
Asel... Asel'in yaşadıkları... Deniz... Deniz'in sevgisi... Ener... Eylül... Yağız...
Asel o kadar güzel kalpli, o kadar merhametli ki; ona en büyük kötülüğü yapmış insanları bile affedebilecek biri. Deniz, Deniz'in ruhu, Deniz'in kalbi, Deniz'in sevgisi o kadar güzel ki... Kelimelerle anlatılamaz. Ener, ilk başta çok nefret etmiştim ama kitabın sonunda ne kadar güzel yürekli olduğunu gördüm. Sevgisi gerçekti. Aşkı gerçekti. Pişmanlığı gerçekti.
Yağız, Yağız tam bir şapşik. O kadar tatlı ki kitabın neşesi Yağız.
Eylül, Eylül aslında çok kötü biri olsa da onun tek suçu yanlış kişiye aşık olmaktı. Tabiki bu yaptıklarını örtmezdi ama sadece gözü kör olacak kadar aşıktı. Ne de olsa, aşkın gözü kördür.
Kitaptaki olaylar biraz karışık hele sonu baya karışık anlamak için 2-3 defa okudum ama efsane bir kitap. Tek kelime EFSANE! İlk kitabı olmasına rağmen gerçekten çok başarılı bir çalışma olmuş. Cildi ve cildinin özelliklerine bayıldım. İçindeki sert kapağındaki ve ayracındaki detaylar da çok güzel. Kitap gerçekten çok güzel. Müzikler de çok güzel. Her şey çok güzel. Kitap tek kitap seri olmayacakmış ama keşke olsaydı.
Teşekkür ederim Sena Nur Işık. Başarılarının ve kitaplarının devamını dilerim...
Charles Dickens'ın bu kitabı Yeni Yıl Şarkısı adı altında animasyon filme uyarlanan bir kitap ve ben bu filmi inanılmaz beğenerek izlemiştim. Film çocuk filmi olsa da aslında çağımızın sorunu olan sevgisizlikle ilgili bir film olduğundan ders alınması gereken bir film olduğunu düşünüyorum. Tabiki bir kitabın filminden her zaman çok daha fazla güzel olduğunu düşünen ben, bu kitaba da bayıldım dersem yanlış bir tabir olmaz.
Kahramanımız Ebenezer Scrooge, huysuz, insanlarla sohbet etmekten hoşlanmayan, cimri, sevginin ne olduğunu bilmeyen, tek gerçeği iş ve para kazanmak olan, asla gülmeyen, ayrıca Noel'den nefret eden, tabiki bütün bunların karşılığında insanların da onu sevmediği yaşlı bir adamdır.
Yine bir Noel arefesinde evine gidip yatmak için hazırlanan Scrooge bir ses duyar ve karşısında yıllar önce ölmüş olan ortağı Jacob Marley'i görür. Arkadaşı ona bu gece kendisini üç ruhun ziyaret edeceğini söyler. Geçmiş Noellerin Ruhu, Şimdiki Noelin Ruhu ve Gelecek Noellerin Ruhu. Bu üç ruhla birlikte yaptığı yolculuklar Ebenezer Scrooge'u kökünden değiştirecektir.
Kitabı okuduğumda Harry Potter'dan şu alıntı aklıma geldi.
"Ölenler için üzülme Harry. Yaşayanlar için üzül. Özellikle sevgisiz yaşayanlar için."
İçimizdeki sevgiyi kaybetmememiz dileğiyle.
Keyifli okumalar...
Bağlama virtüözü, bozkırın tezenesi...
》“Bu türkü de mi onunmuş?"
Türkü seven, türkülerle ilgilenen, türkü dinleyenler arasında bu şaşkınlığı yaşamayan yoktur. Aklımıza, dilimize ve gönlümüze takılan; kimindir, ne zaman yakılmıştır diye düşünmeden çaldığımız, söylediğimiz, mırıldandığımız türküler, bir de bakarız, Neşet Ertaş'ındır. (Arka kapak yazısından)
》Horasan'dan göçüp
Doyuma Ulaşmamış Bir Ruhun Çığlıkları
Prof. Dr. Çetin Yetkin takip ettiğim yazarlardan biri. Birçok kitabını okudum. Okumadığım kitaplarını da topluyorum. Atatürkçü, çağdaş, mücadeleci bir yazar. Öyle oturduğu yerden ahkam kesenlerden değil. Çalışmalarından dolayı çok sayıda ödülün de sahibi. Savcılık da yapmış ve birçok badire atlatmış biri olarak yazdıkları yabana atılır cinsten
KEBBAT –II- SENİ GÖRÜYORUM
“Sana huzur veren omuzu, sesi ve ruhu, asla bırakma…”
“Şeytan dediğimiz kılıktan kılığa giren kötülükler silsilesiydi. Ucu bucağı yoktu. Zarar veren her şeydi şeytan.”
“Hayatta her şeyin bir değeri vardı. Önemsiz kabul ettiğimiz bir toz zerresi bile, kelebek etkisinde çok şeyi değiştirebilirdi.”
✏ Sezin, Ali
