ben kitap okumaktan çok anlamam kitap okumayı pek bilmem ana göre yaşarım. bu kitapda ki yusuf ağabey de ben gibi sikinin keyfine yaşayan bi ağabey. ben gibi sonu pek iyi gitmiyor ama yapacak bir şey yok yusuf ağabeyin suçu. genel olarak çok garip bitmediği ve ikisinden birinin öleceği kesin olan bu kitap benim için duygusal bir izlenim yaratmadı
Özet Puan: 8/10
Merhabalaar,
Belki de bana bu sitede en çok önerilen ve en beğenildiği ifade edilen kitaplardan birine dair incelememle karşınızdayım. Birkaç belki bir hayli taş yemeye kendimi çoktan hazırlamış olarak kendi fikirlerime ve hislerime ihanet edemeyip Martin Eden vâri bir açık sözlülük ve hakikati dillendirme cesaretiyle
bu kadar yıldır okumuyordum çok popüler oldu diye. hata etmişim. önce okuyup sonrasında okunmaması gereken bir kitap hatta yazar olduğu için okumamam gerekiyormuş. evet yorumlarım;
yukarıda bir arkadaşın dediği gibi kurgu kitapta o kadar özensizce sıkıştırılmış ki zülfü livaneli, arkadaşıyla kitabın içeriği konuşurken şöyle bir sohbet çıkmış
"Tarifsiz bir sevdada kimliksiz bir sessizliktin
Haykırışlarla çağlarken yüreğim durgun limanımdın
Sen benim adını koyamadığımdın
Senin adın kavuşmak olsun
Fırtınalarda yolunu kaybeden gemi misali
Rotasız ve pusulasız kalmışken yüreğim
Ve hoyratça savrulurken bir limandan bir limana
Teslim olmuşken kaderine
Apansız sana rastladım o
Öncelikle bu ilk incelemem şimdiden anlam kaymaları ya da yanlış anlatımlarım için özür diliyorum olursa demiyorum olucak biliyorum. Yazar işinden atılmış parasız kalmış bir şekilde gezerken eski okul arkadaşı Hamdi ile denk geliyor ve Hamdi onu hemen orda evine davet ediyor. Cevabını almadan arabada yer açan Hamdi evine davet ettiği dostunun iş
Utandırma siyaseti takip etmek istediğimden falan değil, fakat senin cevabını tacil etmek (çabuklaştırmak) için derhal cevap vermek istedim, buna rağmen görüyorsun ki 10 gün kadar geç kaldım. Sebebi basit, benim her zamanki hastalığım: Yine âşıkım. Ah Ayşe, vallahi artık ben de şaşırdım, 15-16 yaşından beri şöyle bir haftacık olsun âşık olmadan durduğumu hatırlamıyorum. Mütemadiyen, bilafasıla (aralıksız) ve şiddetle âşıkım. Zannetme ki öyle üstünkörü şeylere aşk ismini veriyorum, benimkilerin her biri ateşlilikte Verter'i, bakirlikte Romeo'yu geri bırakacak şeyler; işin tuhafı her seferinde ilk defa aşık oluyormuşum gibi bilmediğim heyecanlara ve ihtisaslara (duyarlılıklara) düşmemdir. Bu ihtimal her aşkımın nevi ve şekil itibariyle diğerinden çok farklı olmasındandır.
Sebahattin Ali'nin okuduğum ikinci kitabı oldu Kuyucaklı Yusuf ve Kürk Mantolu Madonna'yı da yeni okuduğum için arka arkaya gelen içinde fırtınalar kopan ama elle tutulur bir iş yapamayan erkek karakterleri beni oldukça sıktı .
Kitabı okurken bir yeter ama Yusuf yeter bu kadar da saf olunmaz diye diye okudum hoşlanmadım karakteri daha güçlü isterdim galiba .
Yusuf ile Muazzez olayı çok çarpık oldu onların o dostana ilişkileri abi kardeş olarak kalmalıydı.
Muazzez kitapta en üzüldüğüm karakterdi, hiçbir şeyi hak etmedi çok küçüktü ve böyle bir son olmadı .
Sebahattin Ali'nin dili oldukça akıcı kitaplar sıkmıyor çok iyi akıyor ama karamsar karakterleri hoşuma gitmiyor.
Kitapların sonlarını açık uçlu bırakması da bir farklı konu bilemiyorum netlik isterdim bu hikayenin sonunda kim öldü kim kaldı Yusuf nereye gitti
Not: Tabiki bunlar bana göre :)
Kuyucaklı Yusuf Sabahattin Ali · İş Bankası Kültür Yayınları · 2019174bin okunma
Bir gün her şey bitip sular durulduğunda, temiz bir dimağ ve dinlenmiş bedenlerimizle yeniden diyeceğiz ki hayata : merhaba. Çünkü içimde kendimden bile sakladığım bir ümit var demiş Sabahattin Ali abi.
youtu.be/Kvr4UMLB688?si=...
Kitabın sonunu tahmin edebiliyor insan aslında, ama yine de bir umutla bekliyorsun ya; tam da öyle bir kitap. Sevgiler, Raif abi. Senin gibi insanlar kurtaracak bu dünyayı :)