Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sahte siyasi gerekçeler ne kadar iğrenç! Bir düşünce, bir hayal, bir kavramdan dolayı giyotin adı verilen o korkunç gerçeklik!
Gerçeklik üzerine
Descartes gözlemlerin ötesindeki bu bağımsız gerçekliğin keşfine çalışmıştır. Rene Descartes, kendi odasında bir aynanın karşısında yaptığı düşünce deneylerinde ”Zihin ve Bedenin İlişkisini” araştırıyordu. Bu deneylerden birinde, bağımsız gerçekliği kesin olarak kanıtlanamayacak her şeyi bir kenara attı ve sahte olabilecek, sunulmuş ham maddeleri ve onlardan yaratılan ”gerçekleri” de yok saydı. Ayna yoktu, oda yoktu, bedeni yoktu… Kapkara bir hiçlikte süzülen ve bütün bunları hayal eden bir beyin olduğunu düşündü. Sonra beyni de yok etti. Sonuçta neye benzediklerini gözlemlerimizden biliyoruz. Belki de bambaşka bir şey. Ama atamayacağınız bir şey. Descartes’ın felsefi cinneti bütün gerçekliğimizi başımıza yıktıktan sonra bu kaya gibi kavrama toslamıştır. Her ne olursa olsun bir şeyler olmalıydı bunları hayal eden en azından. Sonuç olarak çok ünlü sözünü yazmıştır: ‘‘Düşünüyorum, öyleyse varım
Reklam
Zor Sevdalar
Baharla birlikte, pazar günleri yüz binlerce kentli omuzlarına asılı kutularla evlerinden çıkarlar. Fotoğraf çekerler. Çantaları dolu avcılar gibi mutlu döner, günlerini fotoğraflarının banyo edilmesini beklemenin tatlı heyecanı içinde geçirirler (bazıları buna, aile bireylerinin girmesi yasak, yakıcı asit kokulu karanlık odalarda kimyasal
4.48 Psikoz Tam metin
(Çok uzun bir sessizlik) Ama senin dostların var. (Uzun bir sessizlik) Çok dostun var. Onların sana bu kadar koltuk çıkmaları için ne veriyorsun onlara?
Persona
Benim anlamadığımı mı sanıyorsun? Var olmak denilen o umutsuz düşü… Olur gibi görünmek değil, var olmak. Her an bilinçli, tetikte… Aynı zamanda başkalarının huzurundaki varlığınla kendi içindeki varlık arasındaki o yarılma… Baş dönmesi ve gerçek yüzünün açığa çıkarılması için o bitimsiz açlık… Ele geçirilmek, eksiltilmek ve hatta belki de yok edilmek… Her kelime yalan… Her jest sahte… Her gülümseme yalnızca bir yüz hareketi… İntihar etmek? Hayır. Fazlasıyla iğrenç… İnsan yapamaz ama hareketsiz kalabilir, susabilir. Hiç değilse o zaman yalan söylemez. Perdelerini indirip, içine dönebilir. O zaman rol yapmaya gerek kalmaz, bir kaç farklı yüz taşımaya ya da sahte jestlere. Böyle olduğuna inanır insan. Ama gördüğün gibi gerçeklik bizimle dalga geçer. Sığınağın yeterince sağlam değil. Her tarafından yaşam parçaları sızıyor ve tepki vermeye zorlanıyorsun. Kimse gerçek mi yoksa sahte mi diye sorgulamıyor. Kimse sen gerçek misin yoksa yalan mısın demiyor. Bu sorunun yalnızca tiyatroda bir önemi olabilir. Belki orada bile değil. Seni anlıyorum Elisabeth, susmanı anlıyorum. Hareket etmemeni anlıyorum. İsteksizliğini fantastik bir sisteme bağlamışsın. Anlıyor ve hayranlık duyuyorum. Bitene kadar bu oyunu oynamalısın. Ancak o zaman bırakabilirsin. Tıpkı diğer rollerini bıraktığın gibi bunu da yavaş yavaş bırakırsın.
167 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Yüzünde Bir Yer, birden fazla bakış açısıyla bakılmaya açık bir eser. Bu, elbette ki bütün eserler için geçerli bir kuraldır. Bırakın kitapları, dünya için de böyle değil midir? Dünya bizim gördüğümüz kadar vardır. Üstüne üstlük, bu görme 'açısındaki' anlam yükleme işi de yine kişiden kişiye değişebilir bir olgudur. Fakat, Yüzünde Bir Yer'de bu
Yüzünde Bir Yer
Yüzünde Bir YerSema Kaygusuz · Metis Yayıncılık · 2021706 okunma
Reklam
persona filminden
“Benim anlamadığımı mı sanıyorsun? Var olmak denilen o umutsuz düşü… Olur gibi görünmek değil, var olmak. Her an bilinçli, tetikte… Aynı zamanda başkalarının huzurundaki varlığınla kendi içindeki varlık arasındaki o yarılma… Baş dönmesi ve gerçek yüzünün açığa çıkarılması için o bitimsiz açlık… Ele geçirilmek, eksiltilmek ve hatta belki de yok edilmek… Her kelime yalan… Her jest sahte… Her gülümseme yalnızca bir yüz hareketi… İntihar etmek? Hayır. Fazlasıyla iğrenç… İnsan yapamaz ama hareketsiz kalabilir, susabilir. Hiç değilse o zaman yalan söylemez. Perdelerini indirip, içine dönebilir. O zaman rol yapmaya gerek kalmaz, bir kaç farklı yüz taşımaya ya da sahte jestlere. Böyle olduğuna inanır insan. Ama gördüğün gibi gerçeklik bizimle dalga geçer. Sığınağın yeterince sağlam değil. Her tarafından yaşam parçaları sızıyor ve tepki vermeye zorlanıyorsun. Kimse gerçek mi yoksa sahte mi diye sorgulamıyor. Kimse sen gerçek misin yoksa yalan mısın demiyor. Bu sorunun yalnızca tiyatroda bir önemi olabilir. Belki orada bile değil. Seni anlıyorum Elisabeth, susmanı anlıyorum. Hareket etmemeni anlıyorum. İsteksizliğini fantastik bir sisteme bağlamışsın. Anlıyor ve hayranlık duyuyorum. Bitene kadar bu oyunu oynamalısın. Ancak o zaman bırakabilirsin. Tıpkı diğer rollerini bıraktığın gibi bunu da yavaş yavaş bırakırsın.”
248 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
"Christopher Johnson McCandless" .“Sınır tanımayan bir maceracı. Evi yollar olan, güzelliklere yolculuk yapan bir seyyah” Kitabında onun gibi yollara düşen , gerçekliğin para , modern bir hayat , kariyer ya da sahte ilişkiler olmadığını fark eden gerçeği aramak uğruna , bedeli ne olursa olsun yola çıkan insanlara da değiniyor.Bu benim
Yabana Doğru
Yabana DoğruJon Krakauer · Siren Yayınları · 20131,080 okunma
1.202 öğeden 1.186 ile 1.200 arasındakiler gösteriliyor.