Geçen yüzyılda Londra'da ressamlar birliği'nin bir ziyafetinde tuhaf bir olay olur. Toplantı ile ilgili bir şeyler söylemek için ayağa Kalkan ressam söze "Newton gökyüzü musikisi'nin günışığının ayrışmasından ibaret bir olay olduğunu ortaya koydu ve böylece onun bütün şiirini kaybetti." diye başladı.
Reklam
Büyük Bir Aşkın Hikayesi
Osmanlı’nın son dönemlerindeki musikişinaslarından olan Kemani Tatyos Efendiden bahsetmek istiyorum size. Tüm şarkıların, tüm şiirlerin, tüm resimlerin; hasılı bilinsin veya bilinmesin tüm sanat eserlerinin bir hikayesi vardır. Her eser bir hikaye üzerine inşa edilir. Onların bu denli sahiplenilmeleri ve dillere destan olmaları da müessirin
ATATÜRK OLMASAYDI:
Bizler ve bizden sonrakiler, bir şahsî tercihini bir tarafa iterek, milleti için değişmesi şart bir çağ san’atı anlayışı adına fedakârlık örneği bulamazdık. Açıklayayım: Atatürk, TürkMusikisinin her dalı üzerinde bilgi sahibi idi. ÇANKAYA’da uzun seneler, sahalarında ihti­saslaşmış ses sanatçılarından seçkin topluluklar bulun­durmuştur. Bu, O’nun kişisel zevki, tercihi idi. Fakat dünyanın değer verdiği evrensel kıymeti olan sanat alanlarında Türk in­sanının yetişmesini, kitlenin sanat zevkinin bu miyâr ve mik­yaslara uygun olmasını ısrarla istemiştir. Bakınız: Harf devrimi günlerinde, İstanbul’da Sarayburnu Parkında vatan­ daşlarıyla sohbet ederken, Doğu-Batı Musikisi üzerinde neler söylüyordu: "-Su gece burada güzel bir tesadüf eseri olarak Şark’ın en mümtâz (seçkin) iki musiki hey'etini dinledim. Bil­hassa sahneyi birinci olarak süsliyen Münire-tül-Mehdiye Ha­nım, sanatkârlığında muvaffak oldu. Fakat benim Türk duyguları üzerindeki müşahedem (izle­nimlerim) şudur ki, artık bu Musiki, bu basit Musiki, Türk'ün çok gelişmiş ruh ve hissini tatmine kâfi gelemez.
Sayfa 115 - Kazancı KitapKitabı okudu
Rakı Balık Şiir
Dün başka bir şehirden arkadaşlar geldi bize yatıya. Akşam yemeğinde balık yapayım dedim. Gittik eşimle hamsi, yeşillik falan filan aldık. Akşam onlar sohbet ederken ben de giriştim balığa. Masa kuruldu salatalar, mezeler, sohbet muhabbet... Arkadaşıma atar mıyız iki duble dedim. Atarız be dedi. Koyduk rakıları, şana şerefe noroc nazdroviya.. Arkadanda müzik açtım, böyle fasıl şarkıları, Türk sanat musikisi... bir anda halk müziği çalmaya başladı... Arkadaşım, Macar eşine dönüp, bu bizim Caner bir saz çalar uff dinlemeye doyamazsın dedi. Arkadaşıma döndüm o günler eskide kaldı. Artık bir elim sakat sayılır ne eskisi kadar uzun süre ne de iyi çalabiliyorum dedim. Olsun be dedi Macar hanfendi, dinlemek isterim dedi. Zülfü Livaneli'nden, Ahmet Kaya'dan, Arif Sağ'dan birkaç kuple dilimizin döndüğünce söyledik.. İş döndü dolaştı dünya müziklerine geldi. "Eğer dünya bir orkestra olsaydı o orkestranın şefi ya İran ya da Azerbaycan olurdu" dedim. O kadar muazzam. Şarkılar türküler şiirler derken. Konu konuyu açtı kitaplığa bir göz gezdirdim ve Hasan Hüseyin'den
Işıklarla Oynamayın
Işıklarla Oynamayın
kitabını çıkarıp Macar arkadaşa buyur bir oku dedim. A. okuyordu ama şiirsellik biraz tökezliyordu. Ben okuyabilir miyim dedim. 1 şiir 2 şiir 3, 5 derken okuduk da okuduk. Velhasıl kelam sohbet olursa rakı tatlı olur. Dün içtiğim rakı çok tatlıydı.
575 syf.
10/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Ateş Denizini Mumdan Kayıklarla Geçenler
Türk edebiyatının son 30 yılında biyografi alanında zirvede tek başına yaşayan Beşir Ayvazoğlu’nun içerisinde biyografik dokular taşıyan “Ateş Denizi” adlı belgesel-romanı, beni kitabı okuduğum 10 gün boyunca 1930’lar Türkiyesi’nde sanki kendim yaşamışım gibi yaşattı. Son dönemlerde kurgudan oluşan bir eserden böylesine istifade ettiğim güzel
Ateş Denizi
Ateş DeniziBeşir Ayvazoğlu · Kapı Yayınları · 2013170 okunma
Reklam
127 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.