" Sanki kendi içinde hapsolmuştu ve bir pencereden sanal insanların sanal gündelik işlerinin peşinden koşturdukları hayâl ürünü bir dünyaya bakıyordu... "
Sayfa 191Kitabı okudu
296 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
"Gökyüzünden beyaz bulutlar geçiyor ve ben burada yazı yazmak zorundayım. Neden hassasım bulutlara karşı… Burada baharı hissedemiyorum, rahatsız ediyor bahar beni.” İsviçreli yazar Robert Otto Walser in (1878-1956) Tanner Kardeşler, yazarın hayat hikayesine göz attığımda benzerlikleri dolayısıyla otobiyografik bir kitap olduğunu rahatlıkla ifade edebilirim. Simon Tanner; romanın başlarında hayatta hiçbir hırsı olmayan, sorumsuz, yüzeysel, tembel hayata ve insanlara karşı teslimiyetçi ve kabullenici aylak bir karakter olarak okuyoruz. Ama okumaya devam ettikçe Simon ın aslında hepimizin aklımızdan geçen ama uygula(ya)madığımız, asla özgürlüğünden ödün vermeyen, yargısız, sevgi dolu yüreğine, doğaya, insanlara ve yaşama karşı olan saygısına hayran olarak, kendimizi de sorgulayarak, bu büyülü ve etkileyici satırların arasında kayboluyoruz. Kurgu ve diyalog neredeyse hiç yok, tüm karakterlerin konuşmaları ya da düşünceleri sanki hep Simon a ait gibi. Proustvari uzun betimlemeler, kurgudaki atlamalar, paragrafsız sayfalar kitabın edebi kalitesinden bir şey kaybettirmiyor. Düzene uyum sağlamayı reddeden, doğaya tutkun, kariyer ve başka insanların gözünde nasıl görüneceğini umursamayan bir Tutunamayan olan Simon Tanner’in hayata bakış açısını anlatırken, okuyana da kendi hayatını da, sorgulamasını sağlayan bu kaliteli edebiyatın ürünü olan bu kitabı da yazarı da çok severek, okudum. Çok tavsiye. “Sis ve kar bizi güneş ve renklerden daha az büyülemez…”
Tanner Kardeşler
Tanner KardeşlerRobert Walser · Can Yayınları · 202494 okunma
Reklam
Çoğu insanda çok canlı bir duygu olan kibir, tüm iyi yerleşmiş duyguları, bilinçten tamamen uzaklaştırabilir. Neyin uygun neyin zarif görüneceğine dair hissettiğimiz duygular ise büyük çoğunlukla öz saygımız tarafından ortaya çıkarılır. Bu yabancılar, bilinc imize rahatça yerleşip gerçek duygularımızın üzerini örterler. Aynı, duvar önünde beliren bir hayaletin, sanki gerçek bir insanmışcesine etkili şekilde, Tanrı’yı gören insandan duvar kilimindeki desenleri saklamaya çalışması gibi. İşte böyle bir kendi kendine telkin sonucunda öğrenci, gençliğinin gerçek mutluluklarını, hayal ürünü zevkleri kurbağa eder. Kibrinin veya arkadaşlarının temposunu ortaya çıkardı diğer duyguların cazibesi yok olduğunda, bu zevkleri de tamamen değersiz bulur. Aynı sebepten, zevkleri ve düşük kapasiteleri onları yüzeysel yapan ve gerçek duygularının ne olduğunu öğrenmek için kendi derinliklerine inmeyen maddeci kişilerde pek çok ilgi alanları varmış gibi görünmesine rağmen çoğu zaman hayatlarının ortasına aptal ve sıkıcı hale gelirler. Geleneksel duyguları hissettiklerini hayal etmek gibi bir alışkanlık edinirler çünkü onların dünyasında hissediliyormuş gibi yapabilecek en uygun duygular onlardır. Ancak bu alışkanlık gerçek duyguları deneyimleme ihtimallerini öldürür.“ İnsanlar ne der?“ sorusuna boyuna yemek, hiçbir orijinalliği olmayan hoş ve kibar insanlar yaratır. Hepsi de başkalarının ellerindeki iplerle harekete geçen, güzel ve mekanik kuklalardır. En dehşet verici anlarda bile hissettikleri, sadece geleneksel duygulardır.
Sayfa 69
Son zamanlarda okuma yapmakta zorlanıyorum. Ruh halimse uzun zamandır karamsar ve karışık. Uygulamayı ilk açtığımda seyrek kullanırdım, sonradan paylaşım yapmaya ve daha sık vakit geçirmeye başladım. Azaltmak istiyorum, genel olarak tüm sosyal medya platformlarını. Ve hayatımdan mümkünse çıkarmak istiyorum. Okumalarıma ve manevi/kişisel gelişimime odaklanmak istiyorum. Burayı da sadece okuduklarımı (şevk vermek ve tahlil etmek amacıyla) kaydedebileceğim ufak bir liste, kütüphane olarak kullanmayı hedefliyorum. Takiplerden çıkmamın nedeni, kimilerinin zanlarının tersince "0 kişi takip ederek (sanki büyük bir şeymişcesine) kendimi bir halt zannetmek" ergenliğine kapılmak için değil. İlk bunu düşündürecek kadar da bu gerçek hayattan bağımsız hayal ürünü platformu önemsemeniz de ayrı trajik.. Dileyen takipten çıkabilir umursadığım bir olay değil. İnsanlar hakkında, hele ki hiç tanımadığınız insanlar hakkında bu kadar kolay ve tek yönlü zanna kapılıp, sanki üzerlerinde bir hakkınız varmış gibi sallamak, bir insana yakışmaz. Sözlerimi eşekler üzerine alınmayabilir. (Varsa) hakkım helaldir, İnşaAllah (varsa) sizde edersiniz. Selametle
Siz ve tek devlet. Bunun namlu ucunu parmağınla tıkayıp atışı engelleyebileceğini sanmaktan farkı yok. Bu tamamen çılgınlık!
Sayfa 154Kitabı okudu
Saatlerdir kaybettiğimiz. Onların günler olduğunu düşün, aylar olduğunu düşün, yıllar olduğunu düşün. Hepsini kaybediyoruz, ancak zaten kaybedilecekler. Soruyorum sana, bunların ne kadarını geçtiğimin ne önemi var? Zaman akar ve kendisini aşırı önemseyenleri ihmal eder. Zaman ne benim olacak, ne de zaten benimdi. Kaçan zamanın bir noktasında asılıyım sadece, bu yüzden itidalin önemi büyük. Alimış yaşındayım, diyen birine, Laelius'un, o bilgili adamın cevabı pek hoştu: Hani arlık sahip olmadığın şu altmış yaştan mı bahsediyorsun? Biz yakalanması zor yaşamımızın ucunu tutmaya çalışmakla ve artık kaybettiğimiz yılları kendimizde saymakla yanılıyoruz. Bunu zihnimizden tümüyle atalım. Şunu sürekli kendimize tekrarlayalım; Ölüme yazgılıyz. Ne zaman? Seninki ne zaman? Ölüm doğanın yasası, ölümlülerin görevi ve ödediği bedel, dahası tüm kötülüklerin çaresidir. Şimdi ondan korkan bir gün onu arzular. Ünut her şeyi Lucilius ve zihnini sadece bir şey üzerinde, ölümün adından korkmamaya yoğunlaştır! Uzun süre düşündükten sonra ölüm, sanki pek bildik biri gibi oluverir, zamanı gelince gidip onunla buluşabilirsin bile.
Sayfa 258
Reklam
1.000 öğeden 131 ile 140 arasındakiler gösteriliyor.