Kitap bittikten sonra bu zamana kadar neden okumamışım dedim çünkü psikolojik tahlil bundan daha iyi yapılır mı bilmiyorum.
•Dokuzuncu Hariciye Koğuşu; genç yaşta yakalandığı ve bütün hayatını etkilediği bir hayata sahip, ismi verilmemiş bir gencin çektiği acıları, hastane odasındaki yalnızlığını, yaşadığı aşk acısıyla da harmanlayarak olağanüstü betimlemelerle ele alınmış bir kitap diyebilirim. Aynı zamanda kelime haznenize yeni birçok kelime katmanızı sağlayacak kelimelerle dolu.
Hastane bölümlerindeki betimlemeler ve hastanın psikolojisinin aktarımı o kadar enfesti ki kitabı hastanenin kokusunu duyarak okudum desem abartmış olmam.
• Eser aynı zamanda otobiyografi özelliği taşıyor. Peyami Safa’nın küçük yaşta kemik veremi geçirmesi ve romanda karaktere bir isim verilmemiş olması bu ihtimali güçlendiriyor.
•Peyami Safa bu eseri eski dostu Nazım Hikmet Ran’a ithaf etmiş.
Nazım Hikmet’in kitapla ilgili düşünceleri ise şöyledir: “ Ben Peyami’nin bu son romanını üç defa okudum, otuz defa daha da okuyabilirim ve okuyacağım.”
Listenizde bir ön sıraya çekmenizi tavsiye edeceğim bir eser
“ Kitaplar, bir zamanlar bana, insanları sevmek lazım geldiğini, insanları sevince tabiatın, tabiatı sevince dünyanın sevileceğini, oradan yaşama sevinci duyulacağını öğretmiştiler. “