Sana selam olsun
Sürgünler, mahkumlar, hastalar
Alacağın olsun
Seni İstanbul seni
Seni Bursa, Çankırı, Malatya,
Sizlere selam olsun üniversiteler!
Öğretmenleri alınmış kürsüler,
Öğretmenler
Sizlere selam olsun
Hürriyeti yazan eller, dizen eller
Sizlere selam olsun makineler
Entertipler, rotatifler, bobinler
Bu gülünç, aşağılık,
Namussuz şeyler dışında,
Dört elle sarıldığımız birçok kıymetlerin; sahici bir insan gibi kalbimiz ve kafamızla yaşamayı uğrunda feda da ettiğimiz binlerce sözde mühim şeylerin ne kadar kolay fırlatılıp atılabileceğini bana öğreten Yusuf! Benden de sana selam olsun...
Sen yağmurun annesi
Ey Sevgili
Muhabbetin bin yağmurdan serin.
Sen yağ ki
Çöl doysun, çöl doysun, ey Nebi...
Sen hüznün tesellisi
Ey Sevgili
Tebessümün sonsuzluk müjdesi
Sen gül ki
Gül gülsün, gül gülsün, ey Nebi..
Sensin varlığın incisi
Ey Sevgili
Yüzün Senin güneşler sevinci
Sen sev ki
Aşk olsun, aşk olsun, ey Nebi...
Hz. Süleyman bir gün gökte tahtı ile dolaşırken kendisine selam veren baykuşun selamını alıp ona sormuş: "Ey baykuş ben biliyorum ki arpa, buğday yemezsin, acaba neden?" "Ya nebiyyallah, Adem ile Havva o hububatı yedikleri için dünyaya sürüldüler. Ben de onun için yemem." Baykuş değil sanki koskoca evliya mübarek... "Ben
Namaz, mü'minin günde beş defa Allah'ın huzuruna kabulüdür. Namazın pek çok sırları vardır. Bunlardan bir kısmını Mevlâna şöyle anlatır:
" Namaz tekbirle girmek ' İlahî, biz senin huzurunda kurban olduk. ' demektir. ( Tekbir getirerek kurban kesildiği gibi, tekbirle namaza girmek de, ' Allah'ım, canımız sana feda olsun! ' anlamındadır.
Namazda kıyama durmak, Allah'ın huzurunda kıyametteki muhasebeyi hatırlatır. Biraz sonra, utancından, ayakta durmaya dermanı kalmaz, rükûya eğilir.
Başı rükûda iken ' Hakkın suallerine cevap ver ' diye İlâhi ferman gelir. Rükûdan başını, mahcup olarak kaldırır, ayakta duramaz, yüz üstü secdeye kapanır.
Tekrar ona, ' Secdeden başını kaldır! Yapmış olduklarından haber ver ' diye ferman gelir. O, mahcup bir halde başını kaldırırsa da, tekrar yüzü üstüne kapanır.
O ağır yükün tesirinden dizleri üstüne çöker.
Sağa selam verir; enbiya ve melaike tarafına bakar, onlardan şefaat talep eder. Onlar derler: Çare ve yardım günü geçti. Çare, dünyada olabilirdi. Orada salih amellerde bulunmadınız, o günler gitti.
Sola selam verir; akraba ve taallukatı tarafına bakar. Oradan da bir fayda göremez.
Herkesten me'yus olunca, dua için iki elini kaldırır. ' Ya Rabbi, cümleden ümidimi kestim. Kuluna melce ancak Sensin. Senin rahmet ve mağfiretine nihayet yoktur. ' der.
Ne mutlu namazını bu hassasiyetle kılabilenlere!
Selam Oza, evde, geceleyin
Ya da uzakta bir yerde, neresi olursa olsun,
havlarken köpekler,yalarken kendi göz yaşlarını
Senin soluğundur duyduğum ses.
Selam Oza!
Nasıl bilebilirdim, sinik ve gülünç
Muhteşem kesinlikle tavsiye ediyorum.
ÜŞENMEDEN OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM !
BÜTÜN ANNE BABALARIN VE
ÖĞRETMENLERİN OKUMASI GEREKEN BİR HİKAYE
Bir gün seminere başlamadan önce kısa boylu güler yüzlü birisi geldi, Hocam elinizi öpmek istiyorum, dedi. Ben el öptürmekten pek hoşlanmadığım için, yanaktan öpüşelim, dedim, öpüştük. Aramızda şöyle bir
Sık sık başı ağrıyordu. Çok ders çalışmasına rağmen "anne çok çalışıyorum fakat unutuyorum" derdi. Bakkala birşeyler almaya gönderdiğimde ne alacağını unutuyordu. Not tutmaya başladı, not tutmasa unutuyorum diyordu. Keşke o zaman farkına varsaydım diye kendimi suçluyorum. Biz çok ders çalıştığı için belki zihni yoruluyor diye
Kaliteli romanın yokluğundan bahsedilirse, eleştirim her daim okuradır. Eğer kaliteli okur kitlesi varsa iyi yazarların çıkması işten bile değildir. Zira yazar ne kadar kaliteli olursa olsun kitapların değerleri okuyucu tarafından sahiplenilmezse maalesef yazar tüketilmiş olur. Bir verir, iki verir, üçüncü ürünü vermeye şevki kalmaz. Burada önemli